5.Sınıf Sosyal Bilgiler Doğru Bilgiye Nasıl Ulaşırım?

Doğru Bilgiye Nasıl Ulaşırım?

* İhtiyaç duyduğunuz bilgilere nasıl ulaşıyorsunuz?

Günümüzde bilgiye ulaşmanın en kolay ve en hızlı yolu Genel Ağ(Internet)’tir. Geçmişte bilgiye ulaşmak daha zor ve uzun sürüyordu; kütüphaneye gidilir, kitaplar, ansiklopediler, gazeteler ve dergiler…

* Internet’ten aldığımız bilgilerin tamamı doğru ve güvenilir midir?

Sanal ortamda eksik ve yanlış bilgi edinme olasılığı yüksektir.

Arama motoruna yazdığınız bir kelime ile ilgili olarak önünüze yüzlerce hatta binlerce sonuç gelmektedir. Çıkan tüm siteleri tek tek tıklayıp incelemek çok da mümkün değildir.
Bunca bilginin arasından hangi sitedeki bilgilerin ne kadar güvenilir olduğuna nasıl karar vereceğiz?

Doğru Bilgiye Nasıl Ulaşırım?
Sosyal bilgiler 7.sınıf 2.ünite ders notu

• Bilgiyi araştırırken tek bir bilgi kaynağına bağlı kalmayın. Bilginin birden fazla kaynakta(kitap, ansiklopedi, dergi…) aynı şekilde yer alıp almadığını kontrol edin.

• Uzun süredir yayın yapan ve güvenilir genel ağ siteleri kullanılmalı. Resmi(devlet) kurumlarının ‘gov’ uzantılı, eğitim kurumlarının ‘edu’ uzantılı siteler daha güvenilirdir.
Ör; www.meb.gov.tr www.gazi.edu.tr tdk.gov.tr www.tbmm.gov.tr

• Elde ettiğimiz bilgilerin güncel(eskimemiş) olduğuna dikkat etmeliyiz.

• Ulaştığımız bilgiler, ne-ne zaman – nerede- nasıl/niçin – kim sorularına doğru ve tutarlı cevaplar vermelidir.(?)

• Genel ağda bilgiler doğrudan veya dolaylı yollarla çeşitli kaynaklardan elde edilir. Bu yüzden genel ağ üzerinden ulaşılan bilgilerin kaynağına dikkat edilmelidir. “Söylenenlere göre…”, “Uzmanların belirttiği gibi…” ya da “Bilim insanlarının yaptığı son araştırmaya göre…” gibi kaynağı belirsiz haber ve bilgilendirmelere karşı şüpheyle yaklaşılmalıdır.

• Araştırdığımız konuyu arama motorunda tırnak içinde “…..” aratırsak daha doğru sonuçlara ulaşabiliriz.

• Arama yaparken aranan bilginin niteliğine göre sınıflandırma yapmak yani görseller, haberler, haritalar kısmından arama yapmak işinizi kolaylaştırır.

Doktora gitmeden, genel ağdan/sosyal medyadan okunan bilgilerle, kendine teşhis koyan/tedavi uygulayan binlerce insan var ki sağlıklarını tehlikeye atıyorlar….

Kitap, gazete, dergi, radyo, televizyon, genel ağ gibi iletişim ve kitle iletişim araçlarının tümüne “medya” adı verilir. Sosyal medya, kişilerin bilgi-görüş-fotoğraf,video paylaşıp, etkileşimde bulundukları internet platformlarıdır. (twitter, facebook, instagram, tik tok, youtube…)

Medya okuryazarlığı, medya aracılığı ile edinilen bilgilerin eleştirel bakış açısı ile incelenerek değerlendirilmesine yöneliktir. Medya okuryazarı ulaştığı bir haberin genel ağda yer alan resmi bir sitede mi, yerel bir haber sitesinde mi yer aldığını veya televizyonda alt yazı olarak mı geçtiğini göz önünde bulundurur. Bir arkadaşının kişisel sosyal medya sayfasından paylaştığı ileti ile il valiliği ya da ulusal bir haber sitesi haberlerinin güvenirliğini karşılaştırır.

Bilgi kirliliğine karşı, bilinçli genel ağ kullanıcısı olmalı, bir kaynaktan aldığımız bilgileri başka kaynaklardan kontrol ederek sorgulamalıyız.

• Unutma! İnternette bulduğun, okuduğun bilgi ve haberlerin hepsi doğru değildir!

2021 Bursluluk Sınavı Başvuru Bilgileri

BAŞVURU BİLGİLERİ

  1. Veliler ön başvuruyu https://e-okul.meb.gov.tr internet adreslerinden yapılabilecektir.
  2. Sınav başvuruları 08-26 Şubat 2021 tarihleri arasında alınmaya başlanacaktır.
  3. Ailenin 2020 senesi yıllık gelir toplamından fert başına düşen toplam miktarın 2021 Mali Yılı için tespit edilen 16.080,00 (onaltıbinseksen) TL’yi geçmemesi gerekir. Aile gelirinin tespitinde ailenin 2020 yılında elde ettiği tüm gelirleri esas alınacaktır.
  4. Öğrenci velisi, “EK-1 Öğrenci Ailesinin Maddî Durumunu Gösterir Beyanname” (kılavuzda sayfa 20 ) ve eklerini, okul müdürlüğüne teslim edecek ve başvurunun onaylanmasını sağlayacaktır.
  5. Velinin geliri: Serbest meslek sahibi ise vergi dairesinin adı, adresi ve hesap numarası belirtilen, basit veya gerçek usulde vergiye bağlı olan mükelleflerin bir önceki yıla ait gelir vergisi matrahını gösteren belge.
  6. Ücretli veya maaşlı çalışıyor ise muhasebe birimi veya ilgili kişi, kurum ve kuruluşlardan alınacak aylar itibarıyla bir önceki yıla ait on iki aylık toplam gelirini gösteren belge. Gelirin on iki ayı bulmaması hâlinde son aylık geliri esas alınarak on iki ay üzerinden yıllık hesaplanacaktır.
  7. Bursluluk sınavı, sınav tarihinden en az 7 gün önce www.meb.gov.tr internet adresinden ilan edilecektir.
  8. Sınav tarihi ve saati: 25 Nisan 2021 Saat: 10.00
  9. Sınav sonucu: 18 Haziran 2021
  10. 5, 6 ve 7’nci Sınıflar Türkçe 25 soru, Matematik 25 soru, Fen Bilimleri 25 soru,  Sosyal Bilgiler 25 soru.

1. Başvuru Tarihleri: 08-26 Şubat (Son başvuru tarihinden sonra getirilen evraklar kabul edilmemektedir.)
2. Sınav Tarihi: 25 Nisan 2021 Pazar günü Saat:10.00 (Giriş belgeleri sınava bir hafta kala www.meb.gov.tr adresinde yayınlanacak olup, okul tarafından ayrıca giriş belgesi verilmeyecektir.)
3. Sonuçların İlanı: 18 Haziran 2021 tarihinde www.meb.gov.tr adresinde ilan edilecektir.
4. Başvuru Süreci: Başvuru evrakları öğrenci velisi tarafından bizzat teslim edilecektir. Başvuru sırasında 2020 yılının tamamına ait gelir belgelerinin sunulması gerekmektedir. Nüfus kayıt örneği alınmasına gerek yoktur. Aslî sureti olmayan, imzasız-mühürsüz gelir belgeleriyle yapılan başvurular kabul edilmemektedir.
SINAV KONULARI S.No Ders Adı Soru Sayısı
1
Türkçe (5-6-7-8. Sınıflar)
25
2
Matematik (5-6-7-8. Sınıflar)
25
3
Fen Bilimleri (5-6-7-8. Sınıflar)
25
4
Sosyal Bilgiler (5-6-7. Sınıflar)
25
5
T.C. İnkılap Tarihi ve Din Kült. Ahl. Bilgisi (8. Sınıflar)
25
Toplam 100 Soru sorulacak, 120 dk. Süre verilecektir.
Not: Özel Eğitime ihtiyacı olan veya engel durumu olan öğrencilere yönelik sınav tedbirleri alınabilmesi için en geç 26 Şubat 2021 tarihine kadar RAM’a başvurulması gerekmektedir.
BAŞVURU ŞARTLARI (AİLE GELİR DURUMU)
1. Ailenin 2020 senesi yıllık gelir toplamından fert başına düşen toplam miktarın 16.080,00 (onaltıbinseksen) TL’yi geçmemesi gerekir. Aile gelirinin tespitinde ailenin 2020 yılında elde ettiği tüm gelirleri esas alınacaktır.
2. Fert başına düşen gelir hesplanırken aşağıda yer alan maaş tablosunun dikkate alınmaktadır: Ailedeki Fert Sayısı En Yüksek Aylık Gelir Sınırı
3 Kişilik Aile
4020 TL
4 Kişilik Aile
5360 TL
5 Kişilik Aile
6700 TL
6 Kişilik Aile
8040 TL
7 Kişilik Aile
9380 TL
* 2020 YILINDAKİ AYLIK GELİRİ bu tutarın üstünde olan öğrencilerin başvuruları kabul edilememektedir.

Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Meslek Edindiren Kurumlar

Osmanlı Türkçesinde eğitime ‘terbiye’ denirdi. Sizce neden?
Kişinin mesleki eğitimi kadar meslek ahlakına(etiğine) sahip olmasına yönelik eğitim verilirdi. Zira bu şekilde hedeflenen iyi insan yetiştirilebilirdi. Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Osmanlı ülkesinde, her mahallede bulunan sıbyan mekteplerine alınan 5-6 yaşındaki çocuklara, okuma-yazma, dört işlem matematik ve Kuran-ı Kerim öğretilirdi.

Ahi(Lonca) teşkilatı, 13.yy.da Anadolu’da kurulmuş esnaf ve sanatkârların birliğine denir. Bu teşkilat asırlarca esnaf ve sanatkârlara rehberlik ederek, çalışma ilkelerini belirlemiştir. Aynı zamanda mesleki eğitim/öğretim kurumu idi.
* Ahi teşkilatındaki eğitimin aşamaları nelerdir?
Yamaklık- Çıraklık – Kalfalık – Ustalık

Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar
Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Ahiliğin temeli, mesleğin tüm inceliklerini öğretmek yanında üstün ahlaka sahip meslek erbabı yetiştirmektir.

Ahilikte usta-kalfa-çırak sistemi vardı. 12-13 yaşındaki çocuk, velisi tarafından yeteneklerine uygun bir zanaat faaliyeti gösteren ustanın yanına çırak olarak verilirdi. Çocuğu önceleri kolay işlerde görevlendiren usta, çırağın dürüstlüğü ve çalışkanlığı hakkında fikir sahibi olurdu.
Öte yandan ustalar, çıraklığın arkadaş seçimine de dikkat ederlerdi.. Sizce neden?
Arkadaş seçiminin çırağın ahlakına-dürüstlüğüne dair bir işaret olarak görürlerdi. Kötü-yanlış arkadaşların çırağı yanlış davranışlara sürükleyebileceğine inanırlardı.

Ahi teşkilatının kurucusu olan Ahi Evran’ın yaşadığı dönemde, Kırşehir’de, Ayşe Hatun isimli kadın, oğlunu yanına alarak kunduracı çarşısına gider. Çarşıdaki Hasan Usta’nın dükkânından oğluna bir çift pabuç alır. Bir süre sonra pabucun dikişleri sökülmeye başlar. Ayşe Hatun pabucu aldığı gibi şehrin kethüdasına(Ahi şeyhi yardımcısı) gider. Hep birlikte Hasan Usta’nın dükkânına giderler. Kethüda Hasan Usta’yı uyarır, Ayşe Hatun’un oğluna yeni bir pabuç giydirir. Kethüda eski pabucu dama atar ve ustanın peştamalını da kapıya asar. Çarşıdaki tüm esnaf damdaki pabuçtan Hasan Usta’nın ayıplı mal sattığını, kapıdaki peştamaldan de kendisine kapatma cezası verildiğini anlar.
* Yukarıdaki hikâye Ahiliğin hangi özelliklerini vurgulamaktadır?
Tüketici haklarını koruduğuna, gerektiğinde esnaf-zanaatkârlara ceza verebildiğine, kaliteli ürün üretilmesine önem verildiğine… Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Ahilikte sanatkârlar gündüzleri işyerlerinde mesleğin inceliklerini öğrenirler, akşamları toplandıkları zaviyelerde dini-ahlaki terbiye görürlerdi. Ahi Evran Zaviyesi

Bir meslek dalında çalışanlara(çırak-kalfa-usta) ödenecek ücretler, bir ustanın hangi mahallede dükkan açabileceği, ne cins malın hangi fiyata satılabileceği ahi teşkilatınca belirlenirdi. sizce neden?
Çalışanların haklarını korumak, esnaflar arasında haksız rekabeti önlemek, fahiş fiyatlara karşı tüketici haklarını korumak, esnaf-zanaatkârlar arasında dayanışmayı sağlamak…

Ahilikte ustalık töreni çok özenli olarak hazırlanırdı. Tören sonunda usta adayının kendi işyerini açabilmesi ve öğrendiği sanatıyla geçimini temin edebilmesi demek olan destur verilirdi.

Ahilikte kalfalıktan ustalığa geçiş töreni: Şet (?) kuşatma

Osmanlı padişahları da yöneticilik yanında zaanat öğrenmeye olmaya önem vermişlerdi. Ör; II. Mehmet(Fatih)  bahçıvan, I. Süleyman(Kanuni)  kuyumcu,
II. Abdülhamit  Marangoz…

Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar
Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Teşkilat, devlet otoritesinin zayıf olduğu Moğol istilasında kentlerdeki asayişi sağlamış, Osmanlı devletinin kuruluşunda da etkili olmuştur. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in de Ahi şeyhi olan Edebali’nin damadı olduğu ve ondan aldığı destekle otoritesini çevresine kabul ettirdiği unutulmamalıdır.

* Günümüzde lonca(Ahi) teşkilatının yaptığı işi hangi kurum-kuruluşlar yürütmektedir?
Meslek Odaları -Birlikleri, Meslek Liseleri -Üniversiteler

Medrese(?) İslam ülkelerindeki lise ve yükseköğretim kurumudur. Geleceğin bilim adamı, müderris(?), kadı(?), imam, müftü, kâtip gibi meslek erbabı, bu okuldan yetiştiriliyordu.(İlmiye)

Medreseler, ……………… tarafından yaptırılıp, öğrencilerin ihtiyaçları( yeme-içme, barınma, müderris ücretleri, bina onarımı…) bu kurumlarca karşılanıyordu. Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar
.
Türk tarihindeki ilk medreseler ……………………. Devletinde kuruldu.
Osmanlı ülkesinde ilk medrese Orhan bey tarafından İznik’e yaptırılmış, devrin en ünlü bilgin ve düşünürlerinden Davud-i Kayseri baş müderris olarak atanmıştır.

Osmanlı’da başta hükümdarlar olmak üzere vezirler, hanedan ailesi ve varlıklı kişiler kendi vakfiyeleri içinde pek çok medrese inşa ettirilmişti. Fatih döneminde yaptırılan Sahn-ı Seman Medreseleri, Kanuni döneminde yaptırılan Süleymaniye Medreseleri en önde gelen medreseler arasında sayılabilir. Paragraf neyi kanıtlar?2
Osmanlıların eğitime önem verdiklerini, çağında en ileri eğitim sistemine sahip olduklarını

Kuruluş döneminde daha çok İslami ilimler olan Kuran, fıkıh, kelam, hadis, tefsir… gibi derslerin yoğun olarak okutulduğu medreselerde, Fatih döneminden sonra astronomi, tıp, matematik, fizik gibi fen(pozitif) bilim dersleri de okutulmaya başlandı.

Zaman içerisinde(17.yy.dan sonra) çağın gerisinde kalan medreselerden bağımsız olarak Tanzimat döneminde batılı tarzda eğitim veren pek çok meslek okulu (Mekteb-i Tıbbiye, Mekteb-i Harbiye….) açıldı. Osmanlıda Meslek Edindiren KurumlarDini ağırlıklı eğitim veren okullara dönüşen medreseler, Cumhuriyet döneminde kapatılmıştır.

Enderun: Devlet teşkilatında görev yapacak üst düzey yönetici(sadrazam, vezir, sancakbeyi…) ve ordu komutanı ile sanatçı(şair, mimar, müzisyen…) yetiştiren okuldur.

II. Murat tarafından kurulmuştur, Bir yerin-şeyin iç kısmı, iç yüzü anlamına geldiğinden Enderun denilirdi, Topkapı Sarayı içinde bulunurdu.

Öğrencileri, ihtiyaca göre 3-5 yılda bir toplanan 8-20 yaşları arasındaki sağlıklı-zeki-ahlaklı gayrimüslim çocuklar seçilirdi(?). Önce Türkçeyi – İslam’ı öğrenmesi için bir Türk ailenin yanına yerleştirilirdi. Daha sonra Acemi Ocağı’na yollanan çocuklardan başarılı olanlar Enderun’a alınırdı. Diğerleri ise ………………… ………………..’da görevlendirilirdi.

Kuruluşundan itibaren çok sayıda sadrazam, vezir, şeyhülislam, komutan ve Kaptan-ı Derya gibi üst düzey devlet yöneticileri yanında birçok hattat, şair, müzisyen, minyatür ustası… vb sanatçılar yetiştirmiştir.

̶ Ayarı bozuk kantar kullanan oduncunun, boynuna kullandığı kantar asılıp, çarşı pazar dolaştırılması, ………………… ile ilgilidir, zira buradaki eğitimin temelinde helal kazanç için çalışmak ve ………………. olmak vardır.

Enderun, …………………………….. yetiştiren okul olarak ön plana çıkmış, öğrencilerini …………………………. ile seçmiş bir okuldur. Osmanlıda Meslek Edindiren Kurumlar

Avrupadaki Gelişmeler ve Osmanlı Devletine Etkileri

Avrupa’daki Gelişmeler

Osmanlı Devleti, 16. yüzyılda Asya, Avrupa ve Afrika’ya yayılmış topraklarıyla gücünün zirvesine ulaşmıştı. Siyasi ve askerî açıdan üstünlüğünü komşularına, Avrupa’ya kabul ettirmişti. İpek ve Baharat ticaret yollarının önemli bir bölümünü kontrol ediyordu. Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Buna karşılık Orta Çağ’da karanlık bir dönem yaşayan Avrupa, bilim, sanat ve ticaret gibi alanlarda Osmanlı Devleti’nin gerisinde kalmıştı. Ancak Avrupa 15. yüzyıldan itibaren önemli bir ilerleme sürecine girdi.  Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

1. Haritada hangi kıtalar yer almaktadır?
Avrupa, Asya ve Afrika
2. Martellus hangi kıtaların varlığını bilmemektedir?
K. Amerika ve G. Amerika, Avusturalya, Antarktika
3. Haritada hangi kıtalar gerçekte olduğundan çok daha farklı çizilmiştir? Neden?
Afrika ve Asya… Çünkü O dönemde Avrupa’da coğrafya-haritacılık alanında ileri değillerdi.

Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

 

Coğrafi keşifler, İpek ve baharat yolları Türklerin eline geçince, Avrupa’ya gelen mallar yüksek vergiler ve çok yüksek fiyata gelmeye başladı. Avrupalıların 15. ve 16. yy.da Hindistan’ ve Çin’e yeni ticaret yolları bulmak amacıyla çıktıkları; yeni kıtaların, yeni okyanusların, yeni ticaret yollarının bulunmasıyla sonuçlanan yolculuklardır.

* Avrupalıların uzun ve zorlu deniz yolculuklarına çıkabilmelerini sağlayan bilimsel –teknik gelişmeler neler olabilir?(3)
Haçlı seferleri ile Müslümanlardan öğrendikleri pusulayı denizcilikte kullanmaları
Okyanus şartlarına dayanıklı gemiler inşa etmeleri
Coğrafya ve haritacılık alanında gelişmeleri sosyal bilgiler Avrupalılar, keşfettikleri kıtaları zorla ele geçirip, başta altın gümüş olmak üzere tüm kaynaklarına, topraklara el koydular ki buna sömürgecilik denir.Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Afrika’nın siyahi yerlileri, zorla köle edilip, çalıştırılmak üzere Avrupa’ya ve Amerika’ya götürüldü.

Yeni ticaret yollarının bulunması ile Avrupa’da ticaret çok gelişti, tüccar(?) sınıfı çok zenginleşti. Bu
sınıf bilim ve sanatı destekledi, böylece Rönesans’ın başlamasında etkili oldular.

Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Coğrafi keşifler soncunda dünyanın düz bir tepsi şeklinde olduğuna şeklindeki görüş çöktü dünyanın yuvarlak olduğu kanıtlandı. Bu nedenle kiliseye duyulan güven azaldı.

Avrupadaki Gelişmeler ve Osmanlı Devletine Etkileri

* Coğrafi keşiflerin Osmanlı Devleti’ne etkileri nelerdir?
Avrupalılar Hindistan’a yeni yol bulunca, Osmanlı’nın elindeki ticaret yollarının önemi-işlerliği azaldı, vergi (gümrük) gelirleri de büyük oranda düştü. Hint Okyanusu’ndan Portekizlileri kovmak için Hint Deniz Seferleri yapıldı ancak başarılı olunamadı. Akdeniz limanlarının önemi azaldı.

Rönesans, 15. ve 16. yy.larda Avrupa’da bilim, sanat ve düşünce alanlarındaki gelişmelerdir. Kelime anlamı yeniden doğuştur. Bunun nedeni ilkçağ Yunan ve Roma dönemine ait eserlerin yeniden incelenmesidir. İtalya’da başlayıp tüm Avrupa’ya yayılmıştır. Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

* Rönesans’ın ortaya çıkışında etkili olan nedenler neler olabilir?(4)

★ Avrupalıların Müslümanlardan öğrendikleri kâğıt ve matbaayı geliştirerek-ucuza mal ettiler, bilginin yayılması hızlandı, eğitim – kültür seviyesinin artması
Coğrafi keşifler ile zenginleşen burjuva sınıfının bilim ve sanat hareketlerini desteklemesi
★ Coğrafi keşifler ile dünyanın yuvarlak olduğu ispatlanınca, kiliseye duyulan güvenin azalması, skolastik(baskıcı) kilise anlayışının zayıflaması
★ İstanbul’un fethi üzerine İstanbul’u terk eden bilim adamı ve sanatçıların İtalya’ya giderek, burada çalışmaları
★ Müslüman bilim insanlarının çalışmalarının Avrupa dillerine tercüme edilmesi

* Rönesans, bilim anlayışında ne gibi bir değişikliğe yol açmıştır?+

Kilisenin bilim-sanat üzerindeki baskıcı gücü(skolastik düşünce) büyük oranda zayıfladı, özgür düşünce ortamı güçlendi.

 Bilim, sanat ve düşünce alanında Ortaçağ’da İslam dünyasında olan üstünlük, Rönesans ile Avrupa’ya geçti.

İtalya’da Leonardo Da Vinci, Mikelanj, Rafael ve Donatello resim ve heykel’de; Fransa’da Montaigne, İngiltere’de Shakspeare ve İspanya’da Cervantes edebiyat alanında, Polonya’da Kopernik astronomi alanında ön plana çıkan sanatçı ve bilim adamları oldular. Mimaride simetrik ve geometrik desenlerin hâkim olduğu barok tarzı ortaya çıktı.

Reform, Ortaçağ boyunca halk, büyük fakirlik yaşarken, din adamları zenginlik, zevk ve eğlence içinde yaşıyordu, Kiliseler çok geniş topraklara sahiplerdi. Kiliseler endüljans (günah bağışlama belgesi) satışından halkın elindekileri de topluyor, aforoz yetkisiyle insanları dinden atabiliyorlardı. Papalar, kendini Hz. İsa’nın yeryüzündeki vekili olarak görüyorlardı.

 

Krallar, kendilerine taç giydiren ve krallığını onaylayan papadan çekiniyor, sözünden çıkmıyorlardı.

Bu duruma tepki olarak Almanya’da, Martin Luther adlı rahibin önderliğinde ortaya çıkan Katolik Kilisesindeki yozlaşmaya karşı düzeltmelerin – değişikliklerin olduğu bir harekettir.

Martin Luther, bir bildiri yayınlayarak, Tanrı ile kul arasına kimsenin giremeyeceğini, endüljans satışının dinde yeri olmadığını, günahları yalnızca Tanrı’nın bağışlayabileceğini ifade etti. Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

* Din alanında bu düzenleme hareketini ortaya çıkaran nedenler neler olabilir?(2)

Haçlı seferleri, coğrafi keşifler ve Rönesans ile din adamlarına duyulan güvenin azalması, Kilisenin toplum üzerindeki baskı gücünün(skolastik düşünce) iyice zayıflaması, özgür düşünce ortamının güçlenmesi
■ İncil’in milli dillere çevrilerek, matbaada binlerce çoğaltılması ile din damlarının sözleri ile İncil’de yazanların farklı olduğunu toplumun görmesi

* Reform hareketi bilim üzerinde ne gibi etkiler yaratmış olabilir?
Kilisenin bilim-sanat üzerindeki baskı gücü(skolastik düşünce) tamamen yok edildi.

Reform hareketi, Osmanlıyı olumsuz etkilemedi, Osmanlı ülkesine sıçramadı çünkü hoşgörülü, adaletli bir yönetim vardı. Avrupa Hristiyan birliği parçalandı, mezhep çatışmaları(Katolik * Protestan) yaşandı. Bu açıdan Osmanlılar reform hareketini- Luthercileri destekledi.

Kiliseden bağımsız laik eğitim kurumları açılmaya başladı.

Aydınlanma Çağı, 17. ve 18.yy.da Avrupa’da yaşanan, her konuda akıl ve bilimi esas alan bilim ve düşünce alanındaki atılım dönemidir. Bu çağda doğruya dinin rehberliğiyle değil aklın kullanılmasıyla, deney ve gözlem metoduyla, ulaşılabilineceği temel olarak kabul edilmiştir.

Bu dönemin önde gelen bilim-düşünce-sanat adamları; Newton(yerçekimi kanununu buldu), Pastör(hastalıkların mikroplardan meydana geldiğini ispatladı), Descartes, Voltaire, Jan Jak Ruso, Monteskiyü, Mozart, Bach…

Aydınlanma Çağı’nda bilim alanındaki gelişmeler, insan ihtiyaçlarını karşılayacak makineler icat edilmesine, üretimde kol gücü yerine makinelerin icadını – kullanılmasını yani Sanayi İnkılabı’nın ortaya çıkışını sağlayacaktır.

Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri
Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

 

Sanayi İnkılâbı ile 1750’den sonra, üretimde kol gücünün yerini makine gücü alacaktır. Çok sayıda fabrika kuruldu. Birçok icad yapılarak, teknolojide alanında büyük gelişme sağlandı. Başta buhar makinası olmak üzere, ilk buharlı lokomotif, ilk petrollü araba, ilk elektrikli tramvay… bu dönemde yapıldı.

İngiltere’de başladı, zamanla Avrupa’ya ve dünyaya yayıldı.
Şehirler hızla artan fabrikaların işçi ihtiyacı nedeniyle kırsaldan göç alarak büyüdü. İşçi olarak kadınlar hatta çocuklar kullanılmaya başlandı.

Sanayi İnkılabı, hammadde ve pazara ihtiyacı artırdı, bunun üzerine sanayileşmiş devletler, zengin hammadde kaynaklarına sahip, pazar olarak kullanabilecekleri ülkeleri zorla işgale edip, kaynaklarına el koydular ki buna sömürgecilik denilir. Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Sömürgecilik faaliyetleri yapan devletler karşı karşıya gelince(İng. Fr. ↔ Alm. İt.) Birinci Dünya Savaşı ortaya çıkmıştır.

Sanayi İnkılabı Osmanlı Devleti’ni olumsuz etkiledi. Neden?
Avrupa’nın ucuza ve kaliteli fabrika ürünleri karşısında el tezgâhlarıyla üretim yapan Osmanlı üreticisi rekabet edemedi. Bu nedenle üretim azalırken atölyeler kapandı, işsizlik arttı. Osmanlı Devleti sanayileşen devletlerin açık pazarı hâline geldi.

Aydınlanma çağı düşünürleri(Voltaire, Montesqiu, J.J. Rousseau) Avrupa’daki sınıf farklılıklarına dayalı toplum yapısına ve krallık yönetimine karşı eleştiriler yapıp, insan hakları-eşitlik, özgürlük, cumhuriyet fikirlerini savundular, bu fikirlerden etkilenen kitleler harekete geçerek Fransız İhtilali’ni yapacaklardır.

Fransa’da kral yeni vergiler koymaya çalışırken, fakirlikten ve kralın baskısından bunalmış halk bu karar üzerine ayaklandı ve Krallık yönetimine son verdiler, cumhuriyet kuruldu. Bu olay dünyaya örnek oldu. Cumhuriyet, , özgürlük, eşitlik, insan hakları, milliyetçilik gibi kavramlar dünyaya yayıldı. Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

 

* Fransız İhtilali Osmanlı devletini nasıl etkiledi?

Çok milletli bir imparatorluk olan Osmanlı Devleti içinde yaşayan Yunanlılar, Sırplar gibi uluslar milliyetçilik düşüncesinin etkisiyle kendi devletlerini kurmak için ayaklandılar. Osmanlı devleti dağılmaya-parçalanmaya başladı.
(Milliyetçilik; her milletin kendi bağımsız devletini kurmaya hakkı olduğunu savunan düşüncedir.)

Osmanlı devleti hem dağılmayı-parçalanmayı önlemek hem de Fransız ihtilalinin yaydığı eşitlik, adalet, insan hakları, gibi fikirlerin etkisiyle Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Meşrutiyet yönetimine geçilmesi gibi yenilikler yaptılar. Ancak bu çabalar ayaklanmaları ve devletin parçalanmasını önleyemedi.

……………………………………….. sonucunda Dünyanın düz bir tepsi şeklinde olduğuna şeklindeki kilise görüşü çöktü,……………………………………………. …………………………….kanıtlandı.

 İncili Avrupa dillerine çevirince, din adamlarının yanlış uygulamaları açığa çıktı, …………………….dan yararlanılarak İncil çoğaltıldı, bu ise Avrupa’da …………………… Hareketinin başlamasında etkili oldu.

 Gemicilikteki gelişmeler ve …………………….nın kullanılması, …………………. ………………………’nın gerçekleşmesinde etkili olmuştur.

 Aydınlanma Çağı’nda doğru bilgiye din adamlarının söylemlerin ile değil …………………. kullanılmasıyla ulaşılabileceği fikri kabul gördü. Avrupa’daki Gelişmeler ve Osmanlı Devleti’ne Etkileri

Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

Cumhuriyetçilik

Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri “Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki, onun ismi cumhuriyettir… Hükümet millet ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları, kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır.” Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

* Gazi, cumhuriyeti nasıl tanımlıyor? Cumhuriyet yönetimi ile hangi yönetimi karşılaştırıyor?
Halkın kendi kendini yönetmesi, milli egemenlik, ülkeyi yönetenlerin milletin temsilcileri olduğunu vurguluyor, padişahlık-saltanat yönetimi ile karşılaştırıyor.

Cumhuriyet halkın kendi kendisini yönetmesidir. Cumhuriyet yönetiminde egemenlik bir kişiye veya zümreye değil, millete aittir. Vatandaşlar, seçme ve seçilme hakkına sahiptir.

Cumhuriyetçilik, devletin cumhuriyetle yönetilmesini öngören bir ilkedir. Cumhuriyeti benimsemeyi ve onun en iyi yönetim biçimi olduğuna inanmayı ifade eden bu ilke cumhuriyetin korunması ve yüceltilmesini amaçlar.

Gazi, demokrasinin en güzel uygulandığı rejim olarak cumhuriyeti görmüştür. Cumhuriyet rejimi içerisinde aşama aşama demokrasiye geçilmesini düşünmüştür. Bu aşamalar nelerdir?

Atatürk'ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri
Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

TBMM’nin açılması,

1921 Anayasası’nın (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu) kabulü,
Saltanatın kaldırılması,
Cumhuriyetin ilanı,
Halifeliğin kadırılması,
Çok partili demokrasiye geçiş denemeleri,
Kadınlara da seçme-seçilme hakkının tanınması,
Erkan-ı Harbiye Vekâlet’inin kaldırılması Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

Gazi’ye göre Cumhuriyetin varlığı korunmasına bağlıdır. Bu görevi Türk gençliğine vermiştir.“ Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve devam ettirecek olan sizsiniz.”

Cumhuriyet yönetimi, vatandaşları sahip olmadıkları pek çok hak ve özgürlüğe kavuşturdu.
Öncelikle ülkemizin bir hanedan tarafından yönetimine son veren, egemenliği millete verdi. Toplumdaki tüm ayrıcalıklar kalktı, bireyler arasında her alanda eşitlik (özellikle kadın-erkek eşitliği) gerçekleşti. Vatandaşlar özgürce fikirlerini söyleyebilme imkânı edindiler.

Gelişmemize engel olan unsurlar, cumhuriyet ile kaldırıldı. Cumhuriyet yönetimi, ülkemizin çağdaşlaşması için gereken ortamın oluşmasını sağlamıştır.. Ülke büyük bir ilerleme yoluna girdi.

Cumhuriyet, diğer Atatürk ilke ve inkılâplarının gerçekleşebileceği uygun ortamı hazırlamıştır. Cumhuriyet; bir kişi, zümre ya da sınıfın yararını değil toplumun yararını gözetir; kanun önünde eşitliği gözetir, bu açıdan halkçılık ilkesi ile birbirini tamamlar.

Cumhuriyet yönetimi, ancak toplumun millet bilincine ulaşması ile mümkün olduğundan milliyetçidir. halk-millet egemenliğine dayandığı için halkçı ve milliyetçidir. Aklı ve bilimi esas aldığı için laik bir düzendir. Her alanda çağdaşlaşmayı esas aldığı için inkılapçıdır. Bireyler, vatandaş haline gelmiştir.

Atatürk'ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri
Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

Ne Mutlu Türküm Diyene
Milliyetçilik, milletini sevmek- parçası olmaktan gurur duymak, onu yükseltme amacını benimsemek ve bu uğurda çalışmaktır.

* Gazi’nin bu sözü hangi Atatürk ilkesi ile ilişkilendirilebilir? Bu Atatürk ilkesinin hangi niteliğini ortaya koymaktadır?
Milliyetçilik… Atatürk milliyetçiliği; Türk milletinin bir ferdi olmaktan gurur duymayı öngörür, Türk olmayı ırka göre belirlemez, kendini Türk olarak görmek-hissetmek yeterlidir. Yani ırkçı değildir tersine birleştiricidir.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

Millet, geçmişte bir arada yaşamış, şimdi de bir arada yaşayan, gelecekte de bir arada yaşama inancında ve kararında olan(?), aynı vatana sahip çıkan, aralarında dil, tarih ve kültür birliği olan insan topluluğudur.

“…Topluluğun fertleri, ne kadar Türk kültürü ile dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur.”
Gazi, Osmanlı Devleti’nin çöküş nedenlerinden birinin de öz benliğinden uzaklaşması olduğunu belirtmiştir.
* Bu görüş yeni Türk devletini kurarken onu hangi uygulamaları(inkılâpları) yapmaya yöneltecektir?(4)
TTK ve TDK’nın kurulması,
Tevhid-i Tedrisat Kanunu, DTCF’nin kurulması

Atatürk milliyetçiliğinin özünde, milletin bağımsızlığı yer alır. Nitekim Kurtuluş Savaşı da bu öze dayanılarak başarılmıştır. Bunun ardından diğer alanlarda da(?) millileşme gerçekleştirilecektir.
Eğitimde, ekonomide, kültürel-sanat alanında

“Toplu bir milleti istila etmek, darmadağınık bir milleti istila etmek gibi kolay değildir.”
* Gazi, bu sözüyle neyin önemini vurgulamıştır?
Milletin birlik ve beraberlik içinde olmasını Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

Atatürk Onuncu Yıl Nutkunda, “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık.” diyerek, inkılapların başarılmasını da millî birlik ve beraberlik ruhuna bağlamıştır.
* Bir toplumda birlik ve beraberliği kanıtlayan durumlar nelerdir?
Savaşlarda-afetlerde birlik beraberlik ve dayanışma içinde olması

Milli birlik ve beraberlik, Milli Mücadele’de, Türk milletini başarıya ulaştıran güç olmuş, Misak-ı Milli büyük ölçüde başarılmıştır. Ardından Türk milletini çağdaşlaştırılması yolunda milli egemenliğe dayalı bir cumhuriyet, milli ekonomi, milli eğitim gerçekleştirilmiştir. Milli kültür ve Türklük şuurunun gerçekleştirilmesi yolunda inkılâplar yapıldı. Aynı şekilde Atatürk dönemi Türk dış politikası da tam bağımsızlığı önde tutan milli bir nitelik taşımaktadır. Atatürk’ün Cumhuriyetçilik İlkesinin Temel Özellikleri

Büyük Taarruz Özet

Büyük Taarruz(?)

Başkumandan(Dumlupınar) Meydan Muharebesi 

Büyük Taarruz Özet Öte yandan Gazi’nin başkomutanlık süresi dolmak üzereydi, TBMM ona duyduğu güveni göstermek için ‘Başkomutanlık’ yetkisi süresiz olarak uzattı.
* Büyük Taarruz için, Sakarya Zaferi’nden sonra bir yıl beklenmesini nasıl açıklarsınız?
Ordumuzun asker sayısı ve silah-cephane açısından taarruz edecek güçte olmaması, askerlerimize taarruz eğitimlerinin verilmesi gerekiyordu. Büyük Taarruz Özet
Kış da yaklaşmakta idi.

Büyük Taarruz Özet

Sakarya’da ağır bir yenilgiye uğrayan Yunanlılar, Eskişehir, Kütahya ve Afyon’un doğusunda büyük bir savunma hattı oluşturdular. Büyük Taarruz Özet

Yaklaşık 1 yıl süren taarruz hazırlıkları, TBMM’de eleştirilere de neden olmaktaydı.

Doğu ve Güney cephesindeki birlikler batıya kaydırıldı. S.Rusya -Fransa ve İtalya’dan silah-cephane satın alındı. İşgal altındaki İstanbul’daki depolardan silah-cephane kaçırıldı. Tüm yurtta seferberlik ilan edildi. Evlerde kurulan atölyelerde kadınlar-erkekler silah cephane ürettiler.

Türk Ordusu, Yunanlıları Anadolu’dan atmak üzere saldırıya geçti. Öncelikle Afyon’u ele geçiren Türk ordusu, Afyon-İzmir demiryolunu keserek, düşmanı arkadan çevirmişti

* Bu durumun Türk Ordusuna kazancı ne olabilir?
Yunan ordusuna İzmir’den demiryolu ile ulaştırılan yardım-destek kesilmiş olacaktır.

26 Ağustos 1922’de başlayıp, tarihe ‘Başkumandan Meydan Muharebesi’ olarak da geçen mücadele, 30 Ağustos 1922’de zaferle noktalandı. Yunan Ordusu imha edildi. Yunan başkomutanı Trikopis’in de esir alınması, Yunanlıların direncini-moralini tamamen kırdı. Büyük Taarruz Özet

* Büyük Taarruz’un zaferle sonuçlanmasında Mustafa Kemal Paşa’nın hangi çalışmaları ve kişilik özellikleri etkili olmuştur?
Sabırlı ve planlı hareket etmesi, askeri dehası

Gazi, 1 Eylül’de “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” emrini verdi, 9 Eylül’de Türk Ordusu, İzmir’e girdi. Yunanlılar, hızla geri çekilerek Anadolu’yu terk ettiler. Büyük Taarruz Özet

Büyük Taarruz Özet
Büyük Taarruz Özet

Sonuç olarak;

 Kurtuluş Savaşının askeri safhası sona erdi, siyasi-diplomatik mücadele safhası başladı.

Batı Anadolu-Ege Bölgesi, Yunan işgalinden kurtarıldı.

İtilaf Devletleri, ateşkes(?) teklif etti.
Bunun üzerine Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanacaktır.

 Anadolu’nun kesin olarak Türk vatanı olduğu tüm dünyaya ispatlandı. (?)

Mudanya Mütarekesi

Büyük Taarruz ile elde edilen zafer sonrasında Batı Anadolu Yunan birliklerinden temizlenmişti. Ancak İstanbul, Marmara bölgesi hâlâ İtilaf Devletleri-Yunan işgali altındaydı. İngilizler ise Türk ordusunun Boğazlar bölgesine girmesi durumunda savaşacaklarını söylediler. Büyük Taarruz Özet

İsmet Paşa’nın büyük bir kararlılıkla orduya, Çanakkale üzerine taarruz emri vermesi, İngilizleri telaşlandırdı. Ne müttefiklerinden ne sömürgelerinden ne de İngiliz kamuoyundan gerekli desteği alamayan İngiltere’de ateşkese razı oldu. (özellikle Hindistan’da büyük tepki vardı) Büyük Taarruz Özet

İtilaf Devletleri, Büyük Taarruz’un ardından Yunanlılara güvenlerini yitirmiş ve Sevr’i zorla kabul ettiremeyeceklerini anlamışlardı. Kurtuluş Savaşı’ndaki Türk zaferi üzerine TBMM’yi ateşkes yapmaya davet ettiler. Mütareke görüşmelerinde TBMM’yi İsmet Paşa temsil etti. Mütarekede Yunan tarafı temsil edilmedi, İngilizlerce temsil edildi. sosyal bilgiler
* Neyi kanıtlar?
Yunanlıların arkasında İngilizlerin olduğunu,

11 Ekim 1922’de imzalanan Mütareke sonucunda;

— İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya; savaş yapılmadan kurtarıldı. …………….. başarı

* İstanbul’un (İstanbul Hükümeti’ne değil) TBMM’ye bırakılması ne anlama gelir?
Osmanlı devleti’nin hukuken-siyasi olarak sona erdiğini göstermektedir.

— Mudanya Mütarekesi, Lozan Barış Antlaşmasına da zemin hazırladı.
Sanat ve Edebiyat Eserlerinde Kurtuluş Savaşımız

Kurtuluş savaşımız, dönemin yazar, şair, heykeltraş ve ressamlarına ilham kaynağı olmuştur. Onlarda ortaya koyduğu eserlerde Türk milletinin bağımsızlık ve vatan sevgisi uğruna sergiledikleri büyük fedakârlıkları işlemişlerdir. Büyük Taarruz Özet

Büyük Taarruz Özet
Büyük Taarruz kısaca özet

* Kurtuluş savaşını anlatan eserlerden hangilerini biliyorsunuz?
Şu Çilgın Türkler Turgut Özakman
Ateşten Gömlek – Halide Edip Adıvar
Türk’ün Ateşle İmtihanı – Halide Edip Adıvar
Esir Şehrin İnsanları – Kemal Tahir
Tarık Buğra – Küçük Ağa
Y.Kadri Karaosmanoğlu – Yaban
Falih Rıfkı Atay – Çankaya

Bu eserlerin okunması-izlenmesi genç kuşaklarda tarih bilinci ve vatan sevgisinin oluşmasını, bağımsızlık duygusunun gelişmesinde etkili olmaktadır. Büyük Taarruz Özet

Lozan Barış Antlaşması

(Yeni Türk Devleti’nin Doğum Belgesi) 24 Tem.1923

Mudanya Mütarekesi’nin ardından sıra barış görüşmelerine gelmişti.

* İtilaf devletleri, Lozan’a neden hem İstanbul hem de TBMM hükümetini davet etmiş olabilir?
Türk tarafında ikilik yaratarak, antlaşma masasında kararların istedikleri gibi çıkmasını sağlamak, TBMM bu adıma karşı Saltanatı kaldırarak, Türk tarafının gerçek ve tek temsilcisinin TBMM olduğunu göstermiştir.
Devletteki iki başlılık ortadan kaldırıldı. Büyük Taarruz Özet

Lozan’da, TBMM’yi diplomasi alanında deneyimsiz ama Mudanya Mütarekesi’nde başarılı olan(?) İsmet Paşa başkanlığındaki bir heyet temsil etti.

20 Kasım 1922’de başlayan konferansa Türkiye ve İtilaf devletleri katıldı, Boğazlar konusunda Bulgaristan ve Sovyet Rusya’da görüşmelere katılmıştır.

Türk heyeti konferansa gitmeden önce Ankara’da yapılan toplantılarda Kapitülasyonlar ve Misak-ı Milli sınırları, Doğuda bir Ermeni devleti konularında asla taviz verilmemesi kararlaştırıldı.

Bazı konularda anlaşma sağlanamayınca konferans dağıldı. Hangi konularda anlaşmazlık çıkmış olabilir?
Kapitülasyonlar, Musul-Kerkük(Irak sınırı), Osmanlı devletinin dış borçları, Boğazlar

İsmet Paşa’nın konferans açılışında söylediği “Bütün medeni milletler gibi hürriyet ve istiklal istiyoruz.” sözü, Türk tarafının ne beklediğini açıkça ortaya koydu. Büyük Taarruz Özet

İngilizler, savaş için Fr. ve İtalya’dan destek göremeyince; görüşmeler yeniden başladı.

Lozan Barış Antlaşma’sına göre
Sınırlar; Suriye sınırı, Fransa ile yapılan Ankara Antlaşması’ndaki gibi, Irak sınırı; Musul-Kerkük konusunda anlaşma sağlanamayınca, konu Tr.-İng arasında ikili görüşmelerde 9 ay içinde çözülecek. Batı sınırı, Mudanya Ant.daki gibi Meriç nehri sınır kabul edildi. Batı Trakya Yunanistan’a, Doğu Trakya Türkiye’ye bırakıldı.

Adalar; Gökçeada ve Bozcaada Türkiye’ye, Oniki ada İtalya’ya, diğer Ege adaları Yunanistan’a verildi. Yunanistan, Türkiye sınırına yakın adaları silahsızlandıracaktı.

Büyük Taarruz Özet
Büyük Taarruz Özet

Boğazlar; Boğazların yönetimi, Türkiye başkanlığındaki bir uluslararası komisyon tarafından yapılacak. Boğazların iki yakasında da, Türk askeri bulunmayacak(?) barış zamanı askeri nitelik taşımayan gemi-uçaklar serbestçe geçebilecek, savaş zamanı, Türkiye istediği gibi davranabilecekti. bu madde ne anlama gelir?
Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenliği sınırlandırılmış, Boğazlar yine savunmasız halde kalmıştır.

Türkiye’de yaşayan Rumlar ile Yunanistan topraklarında yaşayan Türkler nüfus değişimi(mübadele) edilecek. (1 milyon 200 bin Rum ⇄ 400 bin Türk) (Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul Rumları mübadele dışı tutuldu.)

Sevr’e göre; Doğu Anadolu’da kurulması planlanan Ermeni Devleti isteğinden vazgeçildi.
Yabancıların Osmanlı borçlarını tahsil etmek için kurdukları Duyun-u Umumiye kaldırılıp, borçlar Osmanlı’dan ayrılan devletlere paylaştırıldı, Türkiye üzerine düşen kısmı ödenmeyi kabul etti. Bu neyin kanıtıdır?
Yeni Türk devletinin Osmanlı Devleti’nin devamı olduğunu kanıtlamaktadır.

yabancı okullar; Milli Eğitim Bakanlığının esaslarına göre ve MEB denetimi dâhilinde eğitim yapabilecek. bu neyin kanıtıdır?
Bağımsızlığımızdan ödün verilmek istenmediğini, Eğitim-öğretim birliği sağlanmak istendiğini

Azınlıklar; tüm azınlıklar, Türk vatandaşı kabul edildi. Kanun önünde Türk vatandaşları ile eşit haklara sahip olacaktır. bu madde neyi hedefliyor?
Ülkede birlik-beraberliğin sağlanmak istendiğini, yabancı devletlerin azınlıkları bahane ederek içişlerimize karışması önlemek. Büyük Taarruz Özet

Kapitülasyonlar kaldırıldı. bu madde ne anlama gelir?
Ekonomik bağımsızlığın gerçekleştirildiğini

Yunanistan savaş tazminatı olarak Karaağaç’ı Türkiye’ye verdi. (Yunanistan savaş suçu işlediğini kabul etmiş oluyor.)

Bu antlaşma ile Yeni Türk Devleti’nin varlığı, bağımsızlığı ve Misak-ı Milli sınırları; İtilaf devletleri tarafından tanınmıştır.

* Lozan Antlaşması’nda hangi konular Türkiye’nin istediği şekilde çözülememiştir?
Boğazlar, Musul-Kerkük(Irak sınırı) Büyük Taarruz Özet

Sevr = ölüm Lozan= doğum

* Hangi madde ile Yunanistan savaş suçu işlediğini kabul etmiştir?
Yunanistan’ın Türkiye’ye savaş tazminatı vermesi Büyük Taarruz Özetv sosyal bilgiler

Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Diriliş: Sakarya

TBMM, Kütahya-Eskişehir Muharebelerindeki mağlubiyetin ardından Mustafa Kemal’e başkomutanlık görevini teklif etti. Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

M.Kemal, meclisin yetkilerinin üç aylığına kendisine devredilmesi şartıyla görevi kabul edeceğini belirtti. TBMM, uzun tartışmalardan sonra(?) M. Kemal’in isteğini kabul etti. Böylece M. Kemal’in savaşla ilgili alacağı kararlar; emir niteliğinde kanun olacak, hızla uygulanacak ve uymayanlar kendi kontrolünde yargılanabilecekti.
Hangi kararı alıp, uygulatacaktır? Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Tekalif-i Milliye

* Sakarya Savaşı’nın hemen öncesini düşündüğünüzde, ordumuzun en çok nelere ihtiyacı olduğunu söyleyebilirsiniz?
silah-cephane, yiyecek, kıyafet, yük hayvanı-kamyon, ilaç, moral-inanç, …

Yunan Ordusuna göre Türk ordusu, cephane ve erzak açısından oldukça fakirdi.

Yunan ordusu kısa süre içinde, Türklerin toparlanmasına da zaman tanımadan, son bir saldırı ile Türk Ordusunu imha edip, Ankara’yı almayı, böylece Sevr’i zorla kabulünü sağlamayı amaçlıyordu.

TBMM savaşı finanse edecek kaynağa muhtaçtı, önce tarım ve gümrük vergilerini artırmak düşünüldü, ancak bazı topraklar zaten işgal altında olması, köylünün de geçim sıkıntısı içinde olması, İstanbul, İzmir, Mersin ve İskenderun gibi ticaret limanlarının da işgal altında olması nedeniyle kabul görmedi.

Bu ortamda, TBMM tarafından Başkomutan olarak atanan ve 3 aylığına TBMM’nin yetkileri(?) kendisine devredilen, Mustafa Kemal, ordumuzun ihtiyaçlarının halktan karşılanmasını öngören Tekalif-i Milliye Emirleri yayımlandı. Amaç halkın orduya yiyecek, giyecek sağlanması ve cephane taşınması ile ilgili sorumlu olmasıdır.

Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi
Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

1- Her ilçede bir tane Tekalif-i Milliye Komisyonu kurulacak.

2- Halk, elindeki silah ve cephaneyi 3 gün içinde orduya teslim edecek.

3- Her aile bir askeri giydirecek.

4- Yiyecek ve giyecek maddelerinin %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.

5- Ticaret adamlarının elindeki her türlü giyim eşyasının %40’ına el konacak ve bunların karşılığı daha sonra geri ödenecek.

7- Halkın elindeki binek hayvanlarının ve taşıt araçlarının %20’sine el konacak. Neden?
Silah-cephane ve diğer ihtiyaçların cepheye taşınması için

10- Taşıt sahipleri, ayda bir defa 100 km. askeri ulaşım yapacaklar.

Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Komisyonlar bu eşyaları, bedelleri daha sonra ödenmek üzere kaydedip-aldılar. Türk halkı ise böyle bir beklenti içinde değildi.

Türk kadını, özellikle İnebolulu kayıkçıların getirdiği cephaneyi kağnılarla cepheye taşınmasında gösterdiği fedakârlıkla tarihimizdeki yerini almıştır.(?)

İstiklâl Yolu, İnebolu sahilinden başlayıp Kastamonu ve Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan bir yoldur.

Kurtuluş Savaşı boyunca İnebolu’ya deniz yoluyla gelen cephanelerin kağnılarla cepheye ulaştırılmasında 340 km’lik bu yol kullanılmıştır.

Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi
Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Tekalif-i Milliye Emirlerini uygulamak istemeyenler ve milli mücadele aleyhinde bozgunculuk yapanları yargılamak üzere İstiklal Mahkemeleri kurulmuştur.

Mahkeme yargıçları da TBMM mebusları arasından seçildi. Neyi kanıtlar?
TBMM’nin sadece yasama-yürütme değil yargı yetkisinin de olduğu

İstiklal Mahkemeleri sayesinde, Anadolu’da TBMM otoritesi ve asayiş sağlandı. Asker kaçakları orduya kazandırıldı, ayaklanmaların bastırılması da kolaylaştı.

Er Tüfek Makineli Tüfek Top Kamyon Uçak
Türk
Ordusu 96,326 54,572 825 196 240 2
Yunan Ordusu 120,000 57,000 2768 386 600 18
*Tabloya göre, hangi ordunun savaşı kazanması beklenir?

* Krokiye göre, Mustafa Kemal Paşa’nın Türk Ordusunu Sakarya Nehrinin doğusuna çekmesinin sebebi nedir?
Kütahya – Eskişehir muharebelerinde yenilip-dağılan Türk ordusunun tamamen imha edilmesini engellemek için Yunan ordusu ile türk ordusu arasında doğal bir engel olacaktı. Böylece orduyu yeniden toparlamak için zaman kazanılacaktı.

Sakarya’nın doğusuna geçerek saldırıya geçen Yunan ordusu ile Türk Ordusu arasında 22 gün- 22 gece sürecek savaş yapıldı. Tarihteki en uzun meydan savaşıdır.

M. Kemal Savaş sırasında askerlerine “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh tüm vatandır. Vatanın her karış toprağı milletin kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.” emrini vererek, ordunun o zamana dek yaptığı çizgi savunmasından vazgeçerek, yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olmayacak, bulunduğu yerde sonuna kadar dayanacaktır. Bu savaş taktiği, Yunan ordusunun Sakarya nehrinin batısına çekilmeye, Türk ordusunun savaştan zaferle çıkmasını sağlamıştır.

Bu taktik sonucu, savaşın kazanılması, Gazi’nin askeri deha özelliğini göstermektedir.

Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’ndaki en önemli mücadele haline gelmiştir. Çünkü, Yunan ordusunun ilerleyişi durdurulmuş, yenilgi üzerine taarruz gücünü kaybetmiş, savunmaya geçmiştir. Türk ordusu ise (1683 Viyana Bozgunundan beri süregelen) geri çekilişi durmuş, zaferin ardından saldırı konumuna geçmiştir.
Gazi’nin alttan düşüp kaburga kemiğini kırmasına rağmen, savaşı çadırından yönetmeye devam etmesi, onun hangi özelliğini gösterir?
Kararlılık Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi
Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Savaşın sonuçları

M. Kemal, başarısından dolayı, Gazilik unvanı ve mareşallik rütbesi verildi.

 TBMM’nin dış siyasette itibarı arttı; Sovyet Rusya ve Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Ant. yapıldı. Fransa TBMM ile Ankara Ant’ın yaparak, Anadolu’da işgal ettiği yerlerden çekildi.

 İtilaf devletleri, ateşkes teklifinde bulundularsa da, önerileri Sevr’in yumuşatılmış hali olduğundan, TBMM tarafından kabul görmedi.

Kars Ant. (13 Ekim 1921)

Kendi çıkarları açısından Anadolu’daki milli mücadeleye destek veren ve Misak-ı Milli ‘yi tanıyan Sovyet Rusya ile onun yönetiminde bulunan Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile; Sakarya Zaferi üzerine; Kars Ant yapıldı.
Kars antlaşması ile doğu sınırımız kesinlik kazanmış oldu.

Ankara Ant. (20 Ekim 1921)

Ermenilerle birlikte Kilikya’yı Maraş’ı, Antep’i ve Urfa’yı işgal eden ancak Türk halkının/ Kuvayımilliye güçlerinin karşısında tutunamayan Fransızlar; Yunanlılara güvenerek Anadolu’dan çekilmemişti. Ancak Sakarya zaferinden sonra tüm ümitlerini yitirerek, TBMM hükümeti ile Ankara Ant.’ı imzalayarak Anadolu’dan çekildiler. Böylece;

 İlk kez, bir İtilaf Devleti, Misak-ı Milliyi tanımış oldu, İtilaf devletleri arasındaki birlik bozuldu.

 Hatay dışında güney sınırımız çizilmiş oldu Sakarya Meydan Muharebesi Detaylı Bilgi

Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi

GEÇERSİZ BİR ANTLAŞMA: SEVR

Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi İtilaf devletleri, yenilen diğer devletlerle barış antlaşmalarını imzalamalarına karşın en son antlaşmayı savaşın bitiminden yaklaşık 2 yıl sonra Osmanlı Devleti ile imzalanacaktır. Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi
* Bu durumun nedeni ne olabilir?
Çünkü Osmanlı topraklarını paylaşma konusunda aralarında anlaşmazlıklar çıkmıştı.

İtilaf devletleri, San Remo Konferansı’nda yeniden bir araya gelerek, antlaşmaya taslağına son şeklini verdiler.

İstanbul’u işgal eden İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ni baskı altına aldılar.

Osmanlı yöneticileri(padişah (VI. Mehmet Vahidetttin) ve Damat Ferit Hükümeti), çok ağır şartlar taşıyan bu antlaşmayı başlangıçta reddetseler de artan baskılar sonucu; Saltanat Şurası’nı toplayarak imzalamak zorunda kaldılar. Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi

Sevr Barış Antlaşması’na(10 Ağustos 1920) göre

► Boğazlar, Türklerin hiçbir etkisi olmayan ‘Boğazlar Komisyonu’ tarafından yönetilecek, bu madde neyi göstermektedir?
Boğazlar üzerindeki egemenliğimiz sona ermiş, bağımsızlığımız zedelenmiştir.

► İstanbul ve Anadolu’nun bir bölümü Osmanlı Devleti’nde kalacak, azınlık hakları gözetilmez ise İstanbul Türklerin elinden alınacak, bu madde neyi amaçlıyor olabilir?
Padişahı ve İst. Hükümetini Sevr’e uymaya zorlamak

► Doğu Anadolu’da birer Ermeni ve Kürt devletleri kurulacak,

► Ege Bölgesi ve Doğu Trakya; Yunanlılara bırakılacak,

► Antalya ve Konya çevresi, 12 ada; İtalyanlara bırakılacak,

► Adana, Malatya ve Sivas dolaylarını birleştiren bölge Fransızlara bırakılacak,

► Suriye ve Lübnan Fransa mandasında, Irak ve Arabistan İngiltere mandasında kalacak,

► Mecburi askerlik kaldırılacak, en fazla 50 bin kişilik ordu olacak, ordunun ağır silahları(uçak, tank, top…) bulunmayacak, bu madde neyi amaçlıyor olabilir?
Osmanlı topraklarını işgale açık, savunmasız bırakmak

Kapitülasyonlar genişletilerek, tüm İtilaf devletlerine verilecek, Osmanlı Devleti’nin maliyesi İtilaf Devletlerinin denetiminde olacak
bu madde neyi amaçlıyor olabilir?
Osmanlının ekonomik bağımsızlığını yok sayıp, açık pazar haline getirmek

► Devletin gelir kaynakları; itilaf devletlerinin savaş tazminatı olarak kullanılacak, bu madde ne ile çelişiyordu?
Wilson ilkeleri ile

Sevr Ant.; Türk ulusuna yaşama hakkı tanımayan ve Türk vatanının parçalanmasını öngören bir belgedir.

Ant. hukuken geçersizdir; çünkü (2)
Anayasaya göre geçerli olması için meclis tarafından onaylanmalıdır. Ancak Mebusan Meclisi dağıtıldığı için meclis tarafından onaylanamamıştır. Son Osmanlı Mebusan Meclisinde alınan Misak-ı Milli kararına da aykırıdır. Aynı zamanda anlaşma maddeleri Wilson İlkeleri ile çelişmekteydi.

TBMM; Sevr’i kesinlikle onaylamadı ve onaylayanları vatan haini ilan etti.

* Haritadanↆ yararlanarak cephelerin adlarını ve mücadele ettiğimiz düşmanlarımızın kimler olduğunu söyleyin?

Doğu cephesi – Ermeniler
Güney cephesi – Fransızlar ve Ermeniler
Batı cephesi – Yunanlılar ile

Kurtuluş Savaşı başlangıçta bölgesel güçlerin düşmana karşı koymasıyla başlamıştı. Genelgelerin yayımlanması, kongrelerin toplanması ve TBMM’nin açılmasından sonra, mücadele topyekün bir kurtuluş savaşına dönüştü. sosyal bilgiler

Milli Mücadele'de Doğu ve Güney Cephesi
Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi

Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi

İlk Zaferimiz

Yüzyıllar boyunca Osmanlı hoşgörüsü ile dillerini-dinlerini özgürce yaşayan Ermeniler neden Türklerle düşman oldular?
Fransız ihtilalinin yaydığı milliyetçilik fikrinden etkilenen Ermeniler Doğu Anadolu ve Kilikya’yı da içine alan bağımsız bir Ermenistan devleti için ayaklandılar.

Rusya’nın savaştan ve işgal ettiği yerlerden çekilmesi, Ermenilerin Doğu Anadolu ile ilgili planlarını zora soktu. Savaş sonrası(1918) İng. desteğiyle Kafkasya’da bir Ermeni Devleti kurdular.
Ancak Türk Ordusu bölgeye ulaşmadan Rusların boşalttığı yerlere(Kars, Ardahan…) girip, işgal ettiler.

ABD’li General James Harbord başkanlığında bir heyetin hazırladığı “General Harbord Raporu” ile Ermenilerin Doğu Anadolu’da çoğunlukta olmadıkları ve iddia edildiği gibi haksızlığa uğramadıkları belgelenmiştir.

15. Kolordu(?) Komutanı Kazım Karabekir, TBMM tarafından Doğu cephesi komutanı olarak atandı.
TBMM hangi yetkisini kullanıyor?
Yürütme

Düzenli Türk Ordusu, Ermenileri yenerek Kars, Sarıkamış, Batum ve Gümrü’yü aldı. Ermenilerin barış istemesi üzerine 3 Aralık 1920’de Gümrü Ant. yapıldı.

Bu antlaşmaya göre;
— Ermeniler, D.Anadolu’da işgal ettikleri yerlerden çekilecek, D.Anadolu ile ilgili isteklerinden vazgeçeceklerdir, toprak talebinde bulunmayacaktır.

Böylece Ermenistan, Misak-ı Milli’yi tanırken, Sevr Antlaşmasını da reddettiğini kabul edecektir.

Gümrü Ant.; TBMM’nin uluslar arası alanda kazandığı ilk siyasi başarı ve imza koyduğu ilk antlaşmadır.

Ermenistan. BMM’yi resmen tanıyan ilk devlet olmuştur. Ermenistan’a karşı kazanılan zafer düzenli birliklerimizin askerî alandaki ilk başarısıdır.

Doğu cephesi kapandığından, güvenlik sağlanınca, buradaki kuvvetlerimizin ve teçhizatın önemli bölümü, batı cephesine kaydırıldı.

Milli Mücadele'de Doğu ve Güney Cephesi
Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi

Destanlaşan Direniş

* Destanlaşan direniş başlığı hangi cephe ile ilgili olarak atılmıştır? Neden?
Güney cephesi, çünkü bu cephede halk-Kuvayı milliye, düzenli ordu olmaksızın düşmanla mücadele edip, yurttan atmayı başarmıştır.

* Destanlaşan direnişi gösteren şehirler hangileridir? Kahramanlıkları nasıl takdir edilmiştir?
Antep, Maraş ve Urfa kentlerine gösterdikleri kahramanlık nedeniyle TBMM tarafından Gazi – Kahraman ve Şanlı unvanları onurlandırıldılar.

Mondros mütarekesi sonrası önce İngiliz işgaline uğrayan Adana, Urfa, Antep ve Maraş; İng. İle Fr. Arasında yapılan anlaşma ile -Musul’un İngiliz İşgaline terki karşılığı- Fransız işgaline bırakıldı. Fransızlar, bölgeye kendi askerleri yanında Tehcir Kanunu ile Suriye’ye göç ettirilen Ermenileri getirdiler ve Fransız üniformalı Ermeni askerlerin katliamlarına göz yumdular.
* Adana ve çevresinin, Fransız-Ermeni işgaline girmesini önlemek üzere kurulan milli cemiyetin adı nedir?
Kilikyalılar Cemiyeti

Güney cephesinde Fransız/Ermenilere karşı savaş düzenli ordunun katkısı olmadan; bölge halkının- Kuvayımilliyenin, MHC’lerin… kahramanca mücadelesi ile kazanılmıştır. Önce Maraş’tan ardından Urfa’dan Fransızları ve işbirlikçileri Ermenileri kovmuştur. Antep halkı da şehrini Fransızlara karşı tam 11 ay kahramanca savunmuş, 6 bin şehit vermiştir.

Fransızlar Anadolu’da tutunamayacaklarını anlamaya başladı, Yunanlılara güvenerek bir süre daha da bekledilerse de, Sakarya Zaferinin ardından TBMM hükümeti ile Ankara Ant.ı yaparak Anadolu’yu terk ettiler. Böylece güney cephesi de kapanmış oldu. Hatay dışında bugünkü Türkiye-Suriye sınırı çizilmiş oldu.
Kurtuluş Savaşı’nda İtalyanlara karşı cephe açılmadı. İtalyanlar işgal ettikleri Antalya ve çevresindeki halkla iyi geçindi. Halkın yaşamına müdahale etmediler. İkinci İnönü Savaşı’ndan sonra çekilmeye başlayan İtalyanlar silah ve cephanelerinin bir kısmını TBMM’ye bıraktılar. sosyal bilgiler

Sütçü İmam Olayı

Maraş’taki Fransız – Ermeni askerleri 31 Ekim 1919 günü evlerine gitmekte olan üç Türk kadınına “Burası artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!” diyerek saldırıda bulundular. Silahsız şekilde olaya müdahale etmek isteyen Çakmakçı Sait’i de şehit ettiler. Bunun üzerine caddenin karşısındaki dükkânında bulunan Sütçü İmam, tabancasını alarak hızla olayın olduğu yere geldi ve askerlerden birini öldürdü. Milli Mücadele’de Doğu ve Güney Cephesi

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETİMİNDE YENİ YÖNELİMLER

Özet

sosyal bilgiler öğretiminde yeni yaklaşımlar . A.B.D’da 1916 yılında adı resmen ilk defa geçmiş. Daha sonra içeriği ABD’nin içinde bulunduğu siyasi, sosyal şartlara göre konuları değişmiş. Türkiye’de sosyal bilgiler kapsadığı konular farklı dersler adı altında okutulmuş. 1968 yılında adı programda geçmiş. 1981 yılından sonra Milli tarih ve Milli coğrafya dersleri okutulmuş. 1998 ve 2004 yıllarında öğretim programında değişikliklere gidilmiş ve vatandaşlık konularına ağırlık verilmeye başlanmış. Günümüzde sosyal bilgiler öğretim programı ile düşünen, irdeleyen, bilgiyi kendisi yapılandıran, sosyal olaylara duyarlı, vatandaşlık görevlerini bilen, ilgi yeteneklerin farkında olan bireyler yetiştirmek amaçlanmıştır. sosyal bilgiler öğretiminde yeni yaklaşımlar

Anahtar Kelimeler: sosyal bilgiler, sosyal bilgiler eğitiminde yeni yönelimler, yapılandırmacılık.

 

Giriş

Sosyal Bilgiler dersi bireyi toplumsallaştıran, geçmişi hatırlatarak bugünü yaşamasını ve yarını da kucaklamasını öğreten bir disiplinler topluluğudur. Hayatın kendisini konu alan bu dersin öğretimi, insanların topluluk halinde yaşamaya başlamasından günümüze kadar süre gelmiştir. Giderek küresel bir yapıya bürünen dünyamızda gelecek nesillerin yetiştirilmesinde Sosyal Bilgiler dersi önemli bir rol oynayacaktır (Ambarlı Aytaç, 2010) Sosyal Bilgileri şöyle tanımlamaktadır: “ Sosyal Bilgiler, toplumsal gerçekle kanıtlamaya dayalı bağ kurma süreci ve bunun sonunda elde edilen dirik bilgilerdir (Sönmez, 1999, 17). Sosyal Bilgilerin evrensel  tanımı , sosyal bilimler ile felsefe ve din gibi alanların vatandaşlık eğitimi için bir araya gelip bütünleşmeleri (Bart ve Demirttaş, 1997:1.8) Sosyal Bilgiler insanların yaşamlarını konu alır. Kendi kendimizi ve diğerlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Sosyal Bilgileri tanımlamak tarih, ya da coğrafya gibi bir disiplini tanımlamaktan daha zordur. Çünkü Sosyal Bilgiler disiplinler arası bir disiplindir ve çok disiplinli bir alandır (Öztürk, 2003). Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar
Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

ABD’de  Sosyal Bilgilerin Tarihsel Geçmişi

 

Avrupa ve ABD’de sanayi devrimi ve şehirleşme ile birlikte toplumsal olaylar meydana gelmiştir. Vatandaşlık eğitimi kavramı ortaya atılmış ve daha sonra bir çok sosyal bilimi kapsayan sosyal bilgiler olgusu ilk kez konuşulmaya başlanmıştır. Sosyal bilgiler terimi ise ilk kez resmen 1916 yılında ABD Milli Eğitim Derneği’nin orta dereceli  okulları yeniden teşkilatlandırma komisyonu sosyal bilgiler komitesi tarafından kabul edilmiştir (Sönmez, 1996).

 

1.Dünya Savaşı ve II.Dünya Savaşı arasında ve sırasında A.B.D’de sosyal bilgiler eğitimi daha çok savaşların ve savaş ekonomisinin de etkisi ile ideolojiktir. Bu dönemde sosyal bilgilerde konu merkezli yaklaşımlar ön plandadır. 1930’lu yıllarda, sosyal bilgiler daha çok tarihi konular işlenmekte ve sosyal problemler üzerinde durulmaktaydı. A.B.D ‘ de  II. dünya savaşı sırasında sosyal bilgilerin konuları, daha çok coğrafya ve savaş konularını içermiştir. Savaş bitiminde ise kalıcı barışın sağlanması, çok kültürlülük ve kültürler arası eğitim konuları ele alınmış. Savaşın etkisi geçmesi ile sosyal bilgiler programı baştan aşağıya incelenmiş. 1950’li yıllarda, sosyal problemlere yönelik yaklaşımdan uzaklaşılarak yeniden akademik disipline geri dönülmüştür. Çünkü, konu merkezli yaklaşımda yer alan bazı tartışmalı konular okullarda ve toplumda hoşnutsuzluk yaratmıştır. (Evans, 2004) (Aktaran: Kan Çiğdem 2010) Yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzerine sosyal bilgiler ideolojilere, hükümetlere ve dünyanın  içinde bulunduğu şartlara göre konuları, amaçları değişmektedir.

Toplumsal değişmelere paralel olarak sosyal bilgiler dersi şekil almıştır. Amerika’da 1940 ve 1950’li yıllarda sosyal bilgiler programı, daha çok tarih ve coğrafya, 1960 ve 1970’li yıllarda sosyal bilgilerin mevcut programları üzerinde oturulup konuşuluyor. Eleştirilerden sonra sosyal bilgiler dersinde tarih ve coğrafya bilgilerinin ağırlığı azaltılmış ve sosyoloji, antropoloji, ekonomi, siyaset bilimi ve sosyal psikolojiye ağırlık verilmiştir. Eğitim metodunda bazı yeniliklere gelinmiş geleneksel tümden gelim yöntemi yerine tümevarım yöntemi belirlenmiş. Bu yaklaşımın 70’li yılların sonuna doğru başarısız olması nedeniyle 1980’li yıllarda, yeni sosyal bilgiler anlayışı geleneksel anlayışa geri dönmüştür (Erden, tarihsiz). Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

Türkiye’de Sosyal Bilgilerin Gelişimi

Türkiye’de sosyal bilgiler dersi tarih, coğrafya ve vatandaşlık bilgisi konuları olarak farklı dersler adı altında 1924 yılından itibaren programlarda yer almaktadır. Sosyal bilgiler adı ve programı olarak ise, 1968 yılında ilk defa uygulamaya konulmuş. (Kan Çiğdem, 2010)

Osmanlı Devleti eğitim programlarında siyasi, sosyal, hayata dönül bazı derslerin eğitim programına konulduğu görülür. 1913 tarihli kanun ilköğretim programlarını şöyle tespit etmiştir: Kıraat, Hat, Lisan-i Osmani, Hesap, Hendese, Coğrafya, Tarih dersleri mevcuttur (Ergin, 1977).

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar
Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

Türkiye Cumhuriyetinde ilk yeni müfredat yapma çalışmaları 1924 yılında başlatılmış. Cumhuriyet döneminde 1926- 1930-1932- 1936- 1948- 1962- 1968- 1989-1993-1995 yılarında ilkokul programlarında düzenlemeler yapılmış. 1926 programında ilk mektebin başlıca “genç neslin muhitine faal halde intibak ettirmek suretiyle iyi vatandaşlar yetiştirmektir” ilkesi temel alınmış. Hayat bilgisi dersine haftada dört saat olmak üzere 1,2 ve 3. sınıflarda yer verilmiştir. 1926, 1930, 1932 ve 1936 programlarında 1926 programındaki amaca; bedence ve ruhça en iyi alışkanlıklara sahip olmak, Türk toplumuna ve cumhuriyet idaresine intibak etmek, faydalı olmak, milli, medeni ve insani fikir ve hislere sahip bir hale getirmek gibi ilkeler de eklenmiştir (Sönmez, 1998). Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

Bizde ise Sosyal Bilgiler ismi zaman zaman kullanıldığı halde, 1963 yılına kadar okul programlarımıza girmemiştir. Özellikle, ilköğretimle ilgili çeşitli kitaplar zaman zaman Sosyal Bilgiler ismini kullanmışlardır. Fakat Sosyal Bilgiler, uzun yıllar okullarımız için bir ders ismi olamamıştır. Hatta bir ara, ilkokullarımızda Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık bilgisi dersleri bir ders olarak görülmüş ve öğrenci karnelerine, ayrı ayrı okutulan bu üç ders için bir not verilmiştir. Daha sonra bu uygulama ortaokullara geçmiştir. Ortaokullarda Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık bilgisine verilen notlar toplanıp üçe bölünmüş ve öğrenci karnesine Sosyal bilgiler notu olarak verilmiştir. Böylece hiç değilse bu üç dersin bir bütün olabileceği ve birbirlerine tamamlayacak kadar ilgili oldukları fikri okullarımıza girmiştir (Güngördü, 2001). 1962 İlkokul Programı Taslağı bir hamle yaparak, daha önce ayrı ders saatleri, ayrı ders kitapları bulunan bu üç dersi, yani Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık Bilgisini birleştirerek Toplum ve Ülke İncelemeleri adı altında toplamıştır. 1968 ilkokul Programındaki Sosyal Bilgiler programı 22 yıl sonra gözden geçirilerek yeni bir Sosyal Bilgiler Programı geliştirilmiş ve 1990-1991 öğretim yılından itibaren uygulamaya konulmuştur. Böylece, Sosyal bilgiler dersi 1968 yılından itibaren bütün ilkokullarda, 1975 yılından itibaren de bütün ortaokullarda okutulmaya başlanmıştır. İlkokullarda Sosyal bilgiler dersi devam etmekte ve Sosyal Bilgiler programı bütün ilkokullarda uygulanmaktadır. Ancak ortaokullarda okutulan Sosyal Bilgiler dersi Talim ve Terbiye kurulunun 26.4.1985 tarih ve 64 sayılı karanla kaldırılmıştır. Sosyal Bilgiler dersi 1985-1986 öğretim yılından itibaren “Milli Tarih”, “Milli Coğrafya” ve “Vatandaşlık Bilgileri” adı altında üç derse ayrılmıştır. 1997-1998 öğretim yılında tekrar ilköğretim okullarının 6.7. sınıflarında Sosyal Bilgiler dersi uygulamasına geçilmiştir(Güngördü,2001).

Öğretmene “öğretici” yerine “ortam düzenleyici”, “yönlendirici” ve “kolaylaştırıcı” rolleri yüklenmektedir. Öğretmenin sınıftaki rolü öğrenme-öğretme  ortamını düzenlemek, etkinliklerde öğrencilere yardımcı olmak. Bilgi aktaran değil de bilgiye ulaşmada rehberlik yapan rolü verilmiş. Öğretmen artık bireysel farklılıkları gözeten, öğrencilerin seviyesine inen, öğrenme psikolojileri hakkında bilgi sahibi olan, rehberlik konusunda bilgi sahibi olan sürekli kendisi geliştiren görevi verilmiştir. (Eğitim Reformu Girişimi, 2005).

Yeni programın, yapılandırmaca yaklaşımı temel alarak öğrenci merkezli olduğu ve önceki programlara göre daha farklı bir yapı gösterdiği söylenebilir. 2005 yılı sosyal bilgiler programının vizyonu, “21. yüzyılın çağdaş, Atatürk İlke ve İnkılaplarını benimsemiş, Türk tarihini ve kültürünü kavramış, temel demokratik değerlerle donanmış ve insan haklarına saygılı, yaşadığı çevreye duyarlı, bilgiyi deneyimlerine göre yorumlayıp sosyal ve kültürel bağlam içinde oluşturan, kullanan ve düzenleyen (eleştirel düşünen, yaratıcı ve doğru karar veren), sosyal katılım becerileri gelişmiş, sosyal bilimcilerin bilimsel bilgiyi üretirken kullandıkları yöntemleri kazanmış, sosyal yaşamda etkin, üretken, haklarını ve sorumluluklarını bilen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yetiştirmektir” olarak açıklanmıştır (MEB, 2005).

 

Sosyal bilgiler 7.sınıf öğretmen kılavuz kitabında sosyal bilgiler öğretim programının genel amaçları aşağıdaki gibidir.

  1. Özgür bir birey olarak fiziksel, duygusal özelliklerinin; ilgi, istek ve yeteneklerinin farkına varır.
  2. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, vatanını ve milletini seven, haklarını bilen ve kullanan, sorumluluklarını yerine getiren, ulusal bilince sahip bir vatandaş olarak yetişir.
  3. Atatürk ilke ve inkılaplarının, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınmasındaki yerini kavrar; laik, demokratik, ulusal ve çağdaş değerleri yaşatmaya istekli olur.
  4. Hukuk kurallarının herkes için bağlayıcı olduğunu, tüm kişi ve kuruluşların yasalar önünde eşit olduğunu gerekçeleriyle bilir.
  5. Türk kültürünü ve tarihini oluşturan temel öge ve süreçleri kavrayarak, millî bilincin oluşmasını sağlayan kültürel mirasın korunması ve geliştirilmesi gerektiğini kabul eder.
  6. Yaşadığı çevrenin ve dünyanın coğrafi özelliklerini tanıyarak, insanlar ile doğal çevre arasındaki etkileşimi açıklar.
  7. Bilgiyi uygun ve çeşitli biçimlerde (harita, grafik, tablo, küre, diyagram, zaman şeridi vb.) kullanır, düzenler ve geliştirir.
  8. Ekonominin temel kavramlarını anlayarak, kalkınmada ve uluslararası ekonomik ilişkilerde ulusal ekonominin yerini kavrar.
  9. Meslekleri tanır, çalışmanın toplumsal yaşamdaki önemine ve her mesleğin gerekli olduğuna inanır.
  10. Farklı dönem ve mekânlara ait tarihsel kanıtları sorgulayarak insanlar, nesneler, olaylar ve olgular arasındaki benzerlik ve farklılıkları belirler, değişim ve sürekliliği algılar.
  11. Bilim ve teknolojinin gelişim sürecini ve toplumsal yaşam üzerindeki etkilerini kavrayarak bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanır.
  12. Bilimsel düşünmeyi temel alarak bilgiye ulaşma, bilgiyi kullanma ve üretmede bilimsel ahlakı gözetir.
  13. Birey, toplum ve devlet arasındaki ilişkileri açıklarken, sosyal bilimlerin temel kavramlarından yararlanır.
  14. Katılımın önemine inanır, kişisel ve toplumsal sorunların çözümü için kendine özgü görüşler ileri sürer.
  15. İnsan hakları, ulusal egemenlik, demokrasi, laiklik, cumhuriyet kavramlarının tarihsel süreçleri ve günümüz Türkiye’si üzerindeki etkilerini kavrayarak yaşamını demokratik kurallara göre düzenler.
  16. Farklı dönem ve mekânlardaki toplumlararası siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik etkileşimi analiz eder.
  17. İnsanlığın bir parçası olduğu bilincini taşıyarak, ülkesini ve dünyayı ilgilendiren konulara duyarlılık gösterir (Meb, 2013).

Aşağıda sosyal bilgiler öğretimden son yıllarda kullanılan öğretim yöntem ve teknikleri yer almaktadır. Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar
Sosyal Bilgiler Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar

Çoklu Zeka Kuramı

Eğitimin ana materyallerinden biri de zekadır. Zeka soyut bir kavram olduğu için üzerinde uzun yıllar düşünülmüş. Tanımı yapılmaya çalışılmış. Zekanın testlerden alınan puanlar, çabuk kavrayabilme, hızlı düşünme ve problemleri çözeme becerisi olarak tanımlanmış.

Zekanın ölçülmesi için ilk çalışmayı Alfred Binet (1900) tarafından çalışma başlatılmış. Daha sonra bu çalışma giderek geliştirilmiş. Piaget ise bu zeka ölçme sitemine karşı çıkmış ve zekanın sadece testlerde alınan puanlardan ibaret olmadığını belirtmiş.

Piaget zekayı kendini geliştirme ve kendini yenileme gücü olarak tanımlar ve zekanın yeni algılanan bilgiler ile kendini geliştirdiğini ve durumlarla karşılaşan zekanın daha hızlı, etkili kararlar aldığını, problemleri daha kolay çözdüğünü savunur.(Nilay ve Bümen 2011 s2)

Çoklu zeka kuramında varolan zeka ile ilgilenmenin yanında ürün elde etmek ve problem çözmektir. Ayrıca zekanın daha çok nasıl kullanıldığına ve zekayı çoğul olarak ele alır. Çoklu zeka kuramında zeka türlerin hepsi aynı önemdedir. Biri diğerinin önünde değildir.Bir biri ile çok karmaşık bir şekilde çalışmaktadır. Bireylerdeki zakaların gelişim çevresel nedenlerden dolayı farklılık göstermektedir.

Örneğin şehirde yaşayan bir bireyin doğa ile iç içe olamamasından dolayı köyde yaşayan bir bireye göre doğacı zekası aynı oranda gelişemeyecektir.

Zeka Alanları ve Özellikleri

            1.Dil Zekası: Bir dilin tüm özelliklerini tam anlamı ile ve etkili kullanabilmedir. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma bu zeka türünün önemli materyalleridir.

2.Mantık Matematiksel Zeka: Bu zeka soyut akıl yürütme, soyut problem çözeme, karmaşık ilişkilerin bir birinle olan bağlantılarını anlama ve sayılar ile düşünmeyi sağlar.

3.Görsel-Uzamsal Zeka: Görsel uzamsal zekada şekiller, simgelerle, resimlerle düşünme, görsel yaşamı daha iyi anlama ve anlamlandırma  zekasıdır.

4.Müzikal Zeka: Bu zekası gelişmiş bireylerde ritim, ses duyarlılığı, müzik enstrümanı çalma kabiliyeti gelişmiştir. Kendisini müzikle, müziksel ve ritimsel formlarla kendini ifade edebilmesidir.

5.Bedensel Kinestetik Zeka: Bu zekaya sahip bireyselde vücut hareketleri ile zihin arasında iyi bir birliktelik vardır.

6.Sosyal Zeka: Bu zeka çevreyle iyi uyum sağlama, iletişimi iyi olan, karşısındaki kişiyi iyi anlayabilmeyi ve etkili iletişim kurmayı sağlar. Bu zekaya sahip olan insanlar grup çalışmalarında, sosyal ortamlarda uyumlu ve etkilidirler.

7.Özedönük Zeka: Kendisini iyi bir şekilde anlayabilme. Sınırlılıklarının ve yeteneklerinin farkında olması. Kişinin davranışlarını, sorumluluk ve kabiliyetleri doğrultusunda etkili bir şekilde yerine getirmesini sağlar.

8.Doğacı Zeka: Açıklanan en son zeka alını olup bireyin doğayı anlama ve anlamlandırmasıdır.

Bu kuramın kısıtlı alanları olarak birkaç madde ekleyebiliriz. Öğrencilerin davranışlarının değerlendirmesi konusunda tam bir güvenilirlikten bahsedilemez. Davranışlar, gözlem, ürün dosyası, video kayıtları, resimlerden  yararlanabilinir. Bu çıktıları güvenilir bir şekilde değerlendirmek oldukça zordur. Verilmesi gereken konunun öğretmen tarafından tam anlamı ile hakim olunması daha sonra planın oluşturulması gerekmektedir. Sınıf ortamında verilmesi istenilen bir hedefi farklı baskın zeka alanlarına sahip bireylere baskın oldukları zeka alanlarını kullanarak vermek zamandan ve farklı baskın alanlara sahip olan bireylerin isteksizliğine neden olacaktır. Verilmek istenilen hedefleri saptırmadan vermekte başka bir güçlüktür. Farklı zeka alanlarına hitap edecek materyallerin kullanılması temin edilmesi ve eğitim sürecinin oyuna dönüşmeden verilmesi de ayrı bir zorluktur.

Kuramın yararları arasında öğretmenin öğretim sürecinin zenginleşmesini sağlamaktadır. Bireylerin zeki, aptal ayrımı yapmamaktadır. Sadece farklı baskın alanlara sahip olduğu üzerinde durur. Öğrencilerin tüm farklı zeka alanlarının uyanık kalmasına neden olur.

Yapılandırmacılık

Yapılandırmacılıkta bilginin birey tarafından şekillendirilmesi ve anlamlandırılması yatmaktadır.

Pozitivizme dayanan davranışçı ve bilgi işlem kuramını savunanlar bilginin bireyden bağımsız herkesçe kabul edilen bir gerçekliğin olduğunu savunmaktadır.Öğrenme ise bu nesnel gerçekliğin birey tarafından alınması olarak tanımlanmaktadır.(Biggs, 1996)

Yapılandırmcılık eğitiminde ise bilgi birey tarafından anlamlandırılmaktadır. Anlamlandırmada bireyin içinde bulunduğu kendine has duyusal durumu, sosya kültürel yaşantısı gibi bir çok faktörün etkili olduğunu savunmaktadır. Bu yüzden bilgi nesnel bir gerçeklik değil bireyin ne anladığı nasıl anlamlandırdığıdır.

Yapılandırmacılıkta bilgi insanlardan ayrı bir oldu değildir. Bilgi bireylerin kendileri tarafından anlam vermesidir. Bu yüzden bireylere has öznel anlamlar bir başkasını olduğu gibi aktarılamaz.

Bireysel anlamlandırma sonucu yapılandırmacılığın önüne iki adet kavram çıkar. Gerçek ve doğru..Bilgi yapılandırmacılıkta kişisel deneyimler sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu kişisel deneyimler sonucu ortaya çıkan anlamlandırma sosyal ortamda diğer bireylerin anlamlandırmaları ile çelişmiyorsa gerçeklik ve doğru kavramları ile ilişkilendirilmektedir.(Yurdakul, 2004) Yapılandırmacılıkta doğru yerine kabul edilebilinir, ortak bilgi, uygulanabilinir gibi kavramlar kullanılmaktadır.(Yurdakul, 2011)

Yapılandırmacılıkta bilginin bir başkası tarafından bireye aktarıldığı değil birey tarafından yapılandırıldığı bu sürecin ve tam olarak sonucunun tahmin edilmesi, ölçülmesi zordur. Bigi bireyin içinde bulunduğu şartlar, düşünceler, yaşantılar ve deneyimler gibi unsurlarla anlamlandırmasıdır.

Öğrenilen her şey bireyin yaşantıları sonucu tekrar ele alınacaktır.Birey bilgiyi  test edecek zihinsel yapılar oluşturacak ve anlamlandırmak için tekrar  yapılandırılacaktır(Wilson, 1997)

Yapılandırmacılık bir eğitim kuramı değilde bir eğitim felsefesidir. Daha çok öğrenmenin süreci değil de özü ile ilgilenmektedir. Yapılandırmacılıkta eğitim kuramı olarak Piagetin bilişsel  yapılandırmacılık kullanılmaktadır.

Yapılandırmacılıkta öğrenme sürecinde dikkat edilmesi gerekenlere değinecek olursak. Öğrenmeler  var olan bir bilginin alınması değilde bir problemin çözümü olmalı. Öğretmenin öğrenme sürecini çok iyi bir şekilde tasarlamalı. Öğrenme sorumluluğu öğrene aktarılmalıdır. Öğrenme sürecinde ön bilgiler çok önemli olduğu için öğreten öğrenin önbilgiye ne kadar oranda sahip olduğu tespit etmelidir çünkü yeni bilgi ile ön bilgi arasında bağlantı kurulduğunda  öğrenme daha hızlı olacaktır.(Dunlop, ve Grabinger, 1996)  Öğrenme de sosyal ortamlara da dikkat edilmeli bireylerin etkili iletişim kurabilecekleri ortamlar sağlanırken öğretmenin bu ortamlara karışmaması uzaktan izlemesi gerekmelidir. Öğrenme süreci çok yönlü olarak tasarlanmalıdır. Öğrenene bilgilerini sorgulamaya itici ortamlar sunulmalı teknoloji olanaklardan yararlandırılmalıdır

Değerlendirmede Sadece sonuca dayalı anlayış yerine, öğrenme sürecini de değerlendiren bir anlayış benimsenmelidir. Farklı ilgi, beceri,zeka yapısı ve öğrenme şekline sahip öğrencilerin değerlendirilmesinde; klasik sınav ve test türlerinin yanı sıra; açık uçlu sorular, gözlem formları, görüşmeler, değerlendirme ölçekleri, günlükler, portfolyolar, projeler vb. araç ve yöntemler kullanılmalıdır.

Yapılandrımacılıkta öğrencinin ne öğreneceğini baştan tam olarak bilmemesi ve ilgisizliği çözüm bekleyen bir yönüdür.Yapılandrımacı eğitim sürecinin oluşturulması pahal bir süreçtir. Öğrenen grubun sayısının da az olması gerekmektedir. Kalabalık sınıflar ve kısıtlı imkanlarda istenilen sonuçlar elde edilemeyebilinir. Sürecin çok iyi bir şekilde planlanması gerekmektedir. Aksi takdirde öğrenme süreci çok farklı alanlara kayabilir.

Öte yandan, yapılandırmacılık ne kadar iyi anlaşılırsa anlaşılsın ve bu konuda ne kadar kararlı hareket edilirse edilsin, yapılandırmacı öğrenmelerin gerçekleştirilememe olasılığı da vardır. Çünkü yapılandırmacılık; öğrencinin nasıl öğrendiğini açıklar, öğretimin nasıl yapılacağını açıklamaz. Etkin öğ­renme yöntemleri bu gereksinimi karşılamakta, yapılandırmacı düşüncelerin sınıf ortamında uygulanmasını olanaklı kılmaktadır (Açıkgöz, 2004: 67).

Beyin Temelli Öğrenme

Beyin alanında yaşanan gelişmelerden sonra beyin temelli öğrenme boy göstermiştir. Öğrenci merkezli olan beyin temelli öğrenme, nörofizyoloji  alanında çalışmalar yapan Hebb tarafından geliştirilmiştir.

Öğrenmenin aslı beyinde meydana gelen bir takım sinirsel ve elektriksel değişimler olup beyinde snaptik bağların kurulması ise öğrenme meydana gelmektedir. (Baymur, 1994) Beğin temelli öğrenmeyi insan beynin çalışma koşullarına göre ayarlanmalıdır. Fazla kaygı, rahatsız ortam, yetersiz güdülenme öğrenmeyi güçsüzleştirecektir. Anlamlı bir öğrenmenin olabilmesi için öğrenen için uygun ortam, uygun bir duyusal ortam gerektiririr. Öğrenme sürecinde drama, müzik, resim gibi farklı materyallerden yararlanılması ve öğrenilenlerin tekrarı ve kodlamaların yapılması kalıcılığı ve anlamlı öğrenmeyi sağlayacaktır.(Senemoğlu, 2005).

Beyin temelli öğrenmede birey öğrenenin yanında farkında olmadan farklı öğrendikleri ile ilişki kurarlar. İnsan beyni sürekli yeni öğrendikleri ile var olanlar arasında yeni bağlantılar kurarlar. Zihinlerini yeniden organize ederler. Gerekli olduğunda bağlantılar ve kodlamaları kullanarak davranışa dönüştürürler.

Bilinçli olarak anladığımızdan daha fazlasını öğreniriz. Farkında olmadan  alınan bilgiler beyne ulaştıktan sonra gecikmeli olarak ortaya çıkarak kararlarımızı ve davranışlarımızı etkiler.(Demirel ve Diğerleri, 2011 s.115)

Beyin temelli öğrenmeden en az iki türlü bellek vardır bunlar uzamsal bellek ve makenik öğrenmedir.Uzamsal  bellek yaşantılarımız ve deneyimlerimizdir. Bellek hiç zorlanmadan bunları kısa süreli belleğe kaydeder. Yaşantılarla bağlatılı olmayan bilgileri öğrenebilmek için beyin ezbere ihtiyaç duyar. (Demirel ve Diğerleri, 2011)

Beyin temelli öğrenmede değerlendirme süreci öğrenen öğrenme süreci içinde gözlenir, ürünleri değerlendirilir ve duygu düşüncüleri hakkında bilgi sahibi olmak için konuşulur. Süreç değerlendirmesi daha çok tercih edilir. Değerlendirmede açık uçlu sorular, cümle tamamlama, yarım bırakılmış materyalin tamamlanması istenilir.

Proje Tabanlı Öğrenme

Eğitimin çağın hızına yakalayabilmek için öğretmenin ve öğrencinin birlikte öğrenebileceği iş birliği içinde çalışabilecekleri bir yapıya sahip olmalı. Öğrencilerin bir birli ile iş birliği ile çalışarak karşılaştıkları problemlere çözüm üretmesi proje tabalı öğrenmenin esasını oluşturur. Konuların derinlemesine araştırılması da proje tabalı öğrenmenin odaklandığı bir noktadır.Proje tabanlı öğretimde öğrenci merkezli, öğrencinin derinlemesine araştırma yapabilecekleri, farklı derslerle ilişkilerin kurulduğu, çeşitli materyallerin kullanıldığı, üst düzey öğrenmenin gerçekleştiği öğretim modelidir.

Proje tabanlı öğrenme yaklaşımında bir kişi, bir kaç kişiden oluşan grup yada bütün sınıf tarafından ortaya konulan bir konu hakkında sorulan sorulara doğru cevap vermek bunun yanında o konu hakkında hakkında bilgi sahibi olmak ve hayatında bu bilgileri kullanmaktır.(Demirhan, 2002)

Proje tabanlı öğrenme ile;

  • Öğrenci kendi öğrenme hızı ve sitili ile öğrenir.
  • Farklı zeka türklerini kullanır.
  • Öğrencilerin kendi bilgilerini kullanarak bilgileri, öğrenme yönetmelerini zenginleştirirler.
  • Öğrencilerin öğrenme sürecinde aktif olmasını sağlar.
  • Öğrenci var olan bilgilerini ve deneyimlerini kullanarak bilgilerini kendileri kurarlar.
  • Öğrenenlerin öğrenme sürecinde aktif olması, yeni bir şeyler üretmesi öğrenin ilgisini çekecek öğrenme sürecinden haz alır.(Demirhan, 2002)

Proje tabanlı öğrenme için hedefler; karmaşık zihinsel problemleri çözebilme, iş birliği içinde çalışabilme, karşılaşan sorunlara farklı çözüm yolları getirebilme, yapılan çalışmaların sonucunda bir ürün ortaya koyabilme ve hayat boyu öğrenen, özerklik kazanmış , problem çözebilen bireyler yetiştirmektir.(Demirel ve Diğerleri, 2011)

Öğretmenin rolü sadece rehberlik yapmaktadır. Tüm öğrenme sorumluluğu öğrenciye aittir.Öğrenme sırasında farklı derslerde hedeflenen öğrenmeler de gerçekleşebilir.

Proje tabanlı öğrenmede temel adımlar:

  1. Hedeflerin belirlenmesi.
  2. Yapılacak işin ya da ele alınacak konunun belirlenip,tanımlanması.
  3. Takımların oluşturulması.
  4. Sonuç raporunun özelliklerinin ve sunuş biçiminin belirlenmesi.
  5. Çalışma takviminin oluşturulması.
  6. Kontrol noktalarının belirlenmesi.
  7. Değerlendirme ölçütlerinin ve yeterlik düzeylerinin belirlenmesi.
  8. Bilgilerin toplanması.
  9. Bilgilerin örgütlenip, raporlaştırılması.
  10. Projenin sunulması (Meb)