Aileden sonra okul, çocuğun ilk temel toplumsallaşma kurumu niteliğini taşır. Çocuk için okul, yeni bilgiler edineceği, yeni bir dünyaya adım atacağı yerdir. Okul, sosyalleşmenin ve belirli öğrenme kalıplarının aktarıldığı kurumdur. Topluma uyum sağlayabilecekleri, mutlu olabilecekleri ve ihtiyaç duydukları konuları öğrenebilecekleri alanlardır. Öğrencilere belli alanlardaki değerleri kazandıran bir kurum olarak okul, öğretim programları ve diğer özellikleriyle çocuğun dünyasında önemli izler bırakır. Okullar sadece bilgi donanımının sağlandığı mekânlar değil, aynı zamanda öğrencileri sosyalleştiren, onlara pratik bilgilerin aktarıldığı mekânlar olmalıdır.
Çocuklarını okula ilk kez gönderen anne ve babalarda tatlı bir heyecan ve telaş yaşanır. Ev ortamından ayrılan çocuk için bu, önemli bir adımdır. Değişik kişilerle değişik arkadaşlarla bir arada olma heyecanı hem çocuğu, hem de aileyi kaplar. Aile daha ilk günlerden itibaren tedirginlikler yaşamamak için okula defalarca gelir. Çocuğu için tercih ettiği okulun özelliklerini yavaş yavaş tanımaya başlar. Kimi zamanlar bu tanıma olumsuz düşüncelerle yoğunlaşmaya başlar. Ümitle gelinen okul, sorun olmaya başlar. Okul suçlanır, ilgililer eleştirilmeye başlanır. Haklı ve haksız yönler elbette olur; ama okullar genelde ortak bir amaç için açılan kurumlardır.
Okullar, genelde sorun olmazlar; ama yönetenleri tarafından sorunlu okulların sayısı da az değildir. Böylesi idare ve yapılanma içerisinde olan okulların yaşaması mümkün değildir. Genelde sorunlu okul diye nitelendire-bileceğimiz ve veliyi haklı kılan okullarda şu sıkıntılar vardır
– Yöneticiler yetersiz ve yetkisizdirler.
– Öğretmenler astır, önemsenmezler.
– Öğretmenler kararların alınmasına katılmazlar.
– Okullar değişime karşı koyarlar.
– Sürekli suç ararlar.
Suçu başkasına atarlar.
Öğretmen tekliflerine kapalıdırlar.
Tüm olumsuzlukları öğretmende neticelendirirler. Öğretmenlerin gelişmelerine imkân tanımazlar.
Sosyal aktivitelere değer vermezler.
Yeniliklere kapalıdırlar.
Eleştiriye tahammül edemezler.
Ücretler konusunda, emek-ücret dengesini ciddiye almazlar. Yönetim ile öğretmen arasında kopukluk vardır.
Uyum, bireyin sahip olduğu özelliklerin kendi benliği ile içinde bulunduğu çevre arasında ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesi şeklinde tanımlanabilir. Çocuğun gelişmesi ve kişilik kazanması, sorunlarının çözülüp engellerin aşılmasıyla mümkündür. Olumlu bir çevreyi oluşturmak, güven vermek, anlayış ve sevgi dolu yaklaşımların oluşturulduğu ortamlarda sorunlar azalır ve kalmaz. Böylesi çevreyi bulamayan öğrenciler, güvensiz olur. Karmaşık duygu ve düşünceler içinde bunalır ve kimsenin hoşnut olmadığı, istemediği davranışları sergilemeye başlar. Çevresine güvenmez, inanmaz. Uyumsuz, sinirli ve geçimsiz olur.
Problemli ve sorunlu öğrencilere yönelik eğitimciler duyarlı olmak zorundadır. Her problem bir fırsat, aynı zamanda bir çözümdür. Sorunları çözmede etkili ve istekli olmalıdır. Sorunların nedeni eğitimciler olmayabilir; ama çözümünde etkili birer fert olarak çözümün bir parçası olabilirler. Sorunları bir felakete dönüştürmemek gerekir. Genelde sorun çözmede şu uyarıları ciddiye almak gerekir
– Sorunu tanımlayınız.
– Muhtemel çözümler üretiniz.
– Çözümleri değerlendiriniz.
– En iyi çözümün hangisi olduğuna karar vermeyiniz.
– Bu kararın nasıl uygulanacağını belirlemeyiniz.
– Çözümün başarısını değerlendirmeyiniz.
– Ev, okul iletişim sistemi kurunuz.
– Çocuğa gerçekçi hedefler belirlemesine yardımcı olunuz.
– Gerçekçi çalışma saatleri belirleyiniz.
– Düzeni sağlamak için kontrol listesi kullanınız.