Gönderen Konu: Kanatlı Karınca  (Okunma sayısı 4421 defa)

  • Ziyaretçi
Kanatlı Karınca
« : Kasım 16, 2009, 11:07:54 ÖÖ »
Zamanımızda en çalışkan ve en tutumlu yaratıklar olarak bilinen karıncalar bundan on binlerce yıl önce yine çok çalışkandılar fakat tutumlu oldukları söylenemezdi. Çalışkanlık  karıncaların yaratılışlarında vardı. Onlar  yaratılırken  çalışkan  olarak  yaratılmışlardı. Tutumlu  olmak  ise bambaşka bir  şeydi. Tutumlu  olarak  yaratılınmaz,  bu  özellik  sonradan  öğrenilirdi.  Sadece çalışkan olmayı o kadar büyütmemek gerekirdi. Ne kadar çalışkan  olunursa  olunsun,  tutumlu olmak bilinmedikçe başarı tam olarak gerçekleşmezdi. Çalışkan  olmakla  tutumluluk  ikisi  bir arada bulunursa eğer başarı tamam olurdu.

Önceleri karıncalar günlük güneşlik yaz günlerinde hiç durmaksızın, yorulmak nedir bilmeksizin çalışırlar, çevreden buldukları yiyecekleri yuvalarına bırakırlar, tekrar yiyecek aramaya çıkarlardı. Hava  kararmaya  başladığında  bütün  karıncalar  yuvalarında  toplanır,   gündüz   topladıkları yiyecekleri yerlerdi. Ertesi sabah hangi karınca yuvasına bakarsan bak dünden kalmış bir buğday tanesi bulamazdın.

Çalışıp kazandılar, kazandıklarını istedikleri gibi yerler içerler, isterlerse gider dereye  dökerler, bu, onların en doğal hakları…denir denmesine de, durum öyle sanıldığı kadar basit değil. Biraz ileriyi düşünüp soğuk ve karlı kış  günlerini aklımıza getiriversek… Kış günlerinin ne kadar çetin geçtiği bilinen bir gerçek. Bu doğal engelin mutlaka aşılması ve yaz günlerine ulaşılması lazım. Eğer yazın, kışı düşünerek, yuvaya getirdiğin üç buğday tanesinin birini kenara koyabilirsen,  o doğal engelin önünde saygıyla eğildiğini ve üzerinden aşıp yaza  ulaşabilmeni  kolaylaştırdığını görürsün. Yoksa bugün gelen bugün gider yarını yarın düşünürüm dersen, doğal  engeli  aşarsın aşmasına da, bu, çok zor olur, pek çok zor olur.

Kanatlı karınca uçarken, bir su birikintisine düşüp çırpınmakta olan  bir  karınca  gördü.  Hemen aşağı süzülüp karıncayı tuttu ve onu kucağına alarak kıyıya çıkardı. Bu karınca yakınlardaki bir karınca yuvasının beyiydi. Karınca beyi kanatlı karıncayı yuvasına davet etti ve akşamki ziyafeti  onuruna düzenleyeceğini  söyledi. Ziyafette, karınca beyi  kanatlı  karıncayı  diğer  karıncalarla tanıştırarak, ona bir can borcu olduğunu ve kendisine gösterilen saygının ona da  gösterilmesini  istedi. Daha sonraki günlerde karınca beyinin ricalarını kırmayan kanatlı karınca bir  süre  daha onlarla birlikte olmak zorunda kalacaktı.

Kanatlı karınca geçen günlerle birlikte yuvaya yiyecek taşıma işine girmeye başladı. Uzaklardan bulup getirdiği yiyecekleri yuvaya bırakıyor, tekrar yiyecek aramaya çıkıyordu.  Normalde   bir karıncanın getirdiği yiyeceklerin dört beş katını tek başına getiriyordu.  Karıncalar  bu  durumu görüyorlar ve memnun oluyorlardı. Bir  günde  toplanan  yiyeceklerin  ertesi  güne  kalmaması kanatlı karıncanın dikkatini çekmeye başladı.  Bu  neden  böyle  oluyordu?  Neden  ertesi  güne
yiyecek kalmıyordu? Yaz günleri sona  erecek,  kış  gelecekti. Yuvadaki  yüzlerce  karınca  kış günlerinde ne yiyecekti? Kışın on karınca yiyecek aramaya çıksa,  acaba  kaçı  geri  dönebilirdi? Dönemeyenlere yazık değil miydi? Dönenler yiyecek bulmuş olsalar bile o kadarcık yiyecek kaç karıncaya yeterdi?..Sonuç: Açlıktan kırılırdı bunlar. Kanatlı karınca bu durumu karınca beyi ve bazı karıncalara sormak  ihtiyacını  hissetti.  Fakat,  onlar  kanatlı  karıncanın  sorduğu  soruları anlamsız birtakım basmakalıp cümlelerle geçiştirdiler.

Bir akşam yemeği öncesinde karıncalar yuvadaki salonda  toplanmışlardı.  Kanatlı  karınca  söz alarak,  kış  mevsiminin  yaklaştığını,  bundan  sonra  yuvaya  getirilen  yiyeceklerin  küçük  bir kısmının kara gün dostu diye saklanmasını, eğer böyle yapılmaz da şimdiki düzen aynen  devam ederse yaz günlerine pek az karıncanın ulaşabileceğini yana yakıla anlatmaya başladı. Biraz sonra  salondan  “ yeter “,  “ kes artık “,  “ susturun şunu “  diye  bağıran  sesler  duyulmaya   başladı. Giderek çoğalan uğultu, kanatlı karıncanın söylediklerinin duyulmasını engelliyordu. Bu sırada karınca beyi ayağa kalktı ve salondaki  uğultu  bir  anda  kesildi.  Gözyaşları  içinde  bir  şeyler söylemeye çalışan kanatlı karıncaya  karınca beyinin  tepkisi  çok  sert  oldu.  Ona  ağır  sözler söyledikten  sonra,  zindana  atılmasını  emretti.  Karıncalar,  kanatlı  karıncayı  yakaladılar  ve sürükleyerek salondan dışarı çıkardılar. Sonraki günlerde karınca yuvası  eski,  sakin  yaşamına  geri döndü. Karıncaların gündüz getirdikleri yiyeceklerden ertesi güne kalan olmuyordu.

Aradan birkaç ay  geçmişti ki, karakış, olanca  ağırlığıyla  karınca  yuvasının  üzerine  abanmaya başladı. Günlerdir yağan kar bir türlü durmak bilmiyor, bu soğuk havada bırak dışarı çıkıp yiyecek  aramayı, yuvanın kapısını aralayıp kafasını dışarı çıkaran karıncanın kafası donuyordu. Dışarıda hava soğuktu da içerde sıcak mıydı sanki? Karınca beyi  odaları  geziyor,  buradaki  karıncalara, biraz daha sabretmelerini, kar yağışının er geç dineceğini, o zaman yiyecek aramaya çıkılacağını  ve sıkıntıların bir anda biteceğini anlatıyordu. Hele kar bir dinsindi.

Kar yağar yağar bir gün gelir artık yağmaz olurdu  yani  dinerdi.  Karın  dinmesiyle  birlikte  elli karıncadan oluşan bir grup yiyecek  aramaya  çıktı  ve  bu  elli  karıncadan  bir  tanesi  bile  geri dönmedi. İçerdeki kayıplar çok daha fazlaydı.  Kışa  girerken  yuvada  bulunan  bin  civarındaki karıncanın yarısı ölmüştü. Besbelli açlıktan kırılıyordu bunlar.

Hava biraz ılışır umuduyla iki gün daha bekledi karınca beyi ve üçüncü gün yanına kırk karıncayı  alarak yiyecek aramaya çıktı. Kar yağmıyordu fakat hava buz gibi soğuktu. Demek ki, iki  gündür boşuna beklemişti yuvada aç bilaç. Havanın da  ılışacağı  mılışacağı  yoktu.  Gece  yarısına  kadar karınca beyi ve kırk karıncadan bir haber çıkmayınca   karıncalar  salonda  ayak üstü  bir  toplantı yaptılar. Oldukça kısa süren toplantı sonunda şu  karara  varıldı:  Kanatlı  karınca  hemen  serbest bırakılacaktı.

Ertesi gün kanatlı karınca, karınca beyi ve  diğer  karıncaları  bir  ağacın  kovuğunda,  birbirlerine iyice sokulmuşlar, titreşip dururlarken buldu. Onları ikişer ikişer  yuvaya  taşıyan  kanatlı  karınca daha sonraki günlerde hiç gocunmayacak ve yuvaya yiyecek taşıma işine bıraktığı yerden devam edecekti.

Kış  süresince  kanatlı  karınca  salonda  pek  çok  defa  konuşma  yaptı.  Onlara  bundan  sonraki hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiğini ve çalışmalarını  ne  şekilde  düzenleyebileceklerini anlattı. Sonunda, karakış bitti, yaz geldi ve kanatlı karınca tümüne elveda diyerek uçup gitti.
                                                        
                                                
Yazan:  Serdar Yıldırım

Çevrimdışı bayandogru

  • Aday Öğretmen
  • *
  • İleti: 12
  • Rep +0/-0
  • Cinsiyet: Bayan
Ynt: Kanatlı Karınca
« Yanıtla #1 : Kasım 23, 2009, 04:59:28 ÖS »
bilgilendirme için saoll  8)

Sosyal Bilgiler

Ynt: Kanatlı Karınca
« Yanıtla #1 : Kasım 23, 2009, 04:59:28 ÖS »