Mezepotamya Medeniyeti Sümerler Kültür ve Uygarlığı Bilgi

Başlatan Sosyal Bilgiler1, Kasım 13, 2011, 09:01:42 ÖS

« önceki - sonraki »

Sosyal Bilgiler1

SÜMERLER

A) DEVLET YÖNETÝMÝ:  Sümerler ilk zamanlarda Site adı verilen şehir devletlerinden oluşurdu. Her site başlı başına bir devletti. Patesi adı verilen bir prens şehri tanrı adına yönetirdi. Patesi aynı zamanda şehrin başrahibiydi. Bu bakımdan hem dini hem siyasi yetkilere sahipti. Sümerlerde yönetim tarzının teokratik (dini yönetim) [Yunanca Teo; tanrı, din, Krasi; yönetim, demektir] olduğunu söyleyebiliriz. Patesilerden biri güçlenerek çevresinde bulunan siteleri ele geçirdiğinde kral anlamına gelen Lugal unvanını alırdı.

Hititlerde de Sümerlerde olduğu gibi kral aynı zamanda başrahipti. Bu nedenle bu kralları Rahip – Kral olarak nitelendirebiliriz. Ancak Mısır kralları (Firavunlar) aynı zamanda tanrı olarak kabul edildiği için bunları Tanrı – Kral olarak nitelendiririz.

Hem Hitit hem Sümer ve hem de Mısır kralları dini yetkiye sahip olduğu için bu üç devletin yönetim tarzının da Teokratik olduğunu söyleyebiliriz.

Devlet işlerinde kraliçenin de sözü geçerdi. Sümerlerde hükümdarlık babadan oğla kalırdı. Ülkeyi yönetmekte krala yardımcı olan devlet yöneticileri de vardır.

B) ORDU: Sümerler zengin ve uygarlıkta ileri olduklarından  sık sık saldırıya uğruyorlardı. Bunun için orduya ve askerliğe önem vermişlerdir. Sümerlerde her erkek asker sayılırdı. Ordunun bir kısmı piyade diğer kısmı savaş arabalı süvarilerden oluşurdu.

C) HUKUK:  Tarihte bilinen ilk yazılı kanunlar Sümerlilere aittir. Lagaş kralı Urgakina tarafından hazırlanan (MÖ 2375) bu kanunlar insancıldır ve ağır ceza!ara rastlanmaz. Bu kanunlar bedel esasına dayalıdır. Suçun karşılığı para veya mal ile ödenebilirdi. Mezopotamya kanunla içerisinde en gelişmiş olanı ise Babil kralı Hammurabi'nin kanunlarıdır. Hammurabi eski Sümer kanunlarını geliştirerek üç yüz maddelik bir kanun hazırlamıştır. Suç işlenmesini engellemek için Hammurabi kanunlarında cezalar çok ağırdır. Hammurabi kanunları mülkiyet, ticaret ve ceza hukuku alanlarında yoğunlaşmıştır. Asurlular Hammurabi kanunlarını daha da sertleştirerek Kısas esasını uygulamaya başlamışlardıİdam cezaları işkence yapılarak yerine getirilirdi.
   
Hammurabi kanunlarından bazı maddeler: Bir tapmaktan ya da hükümdar hazinesinden hırsızlık yapanın cezası ölümdür. Eğer bir adam köleyi ve köle kadını çalarsa öldürülmelidir. Birini suçlayan kişi ispata mecburdur, yoksa öldürülür. Bir hırsız duvar delerek eve girerse hırsızlık yaptığı evin önünde öldürülür. Babasını dövenin iki eli kesilir.

D) DÝN:  Sümerler çok tanrılı bir inanca sahipti. Her şehrin bir tanrısı bulunurdu. Bu şehirlerden güçlü olanlarının tanrılarına bütün Sümerler tarafından inanılırdı. Sümerler ölümden sonra yaşama inanmamışlar, cennet ve cehennem hayatı ile uğraşmamışlardır. Onlarca mutluluk da felaket de dünyadadır. Bu nedenle Sümerlerde görkemli mezarlara veya mumyacılığa rastlanmaz. Sümer tanrıları tıpkı insanlara benzerdi, tanrılarla insanlar arasındaki tek fark tanrıların ölmüyor olmasıydı. Sümerlerin tanrıları için yaptıkları tapmaklara Ziggurat denirdi. Zigguratlar 7 kattan oluşurdu ve en üst kat Rasathane (gözlemevi) olarak kullanılırdı. Rasathanede rahipler bulunur ve tanrılarının gökte bulunduğuna inandıkları için gökyüzünü incelerlerdi. Böylece astronomi gelişmiş ve ay takvimi bulunmuştur.

E) YAZI, DÝL VE EDEBÝYAT:   Sümerler, yazıyı bulan ilk toplumdur (MÖ 3500-3000). Yazının bulunmasıyla birlikte tarihi devirler başlamıştır. Artık yapılan her buluş, tasarlanan her düşünce, insan zihninin her çalışması unutulmadan nesillere aktarılmaya başlanmış böylece uygarlığın temelleri atılmıştı. Denilebilir ki Sümerlerin insanlığa en büyük katkıları yazıyı bulmak olmuştur. Bunların kullandıkları yazıya Çivi Yazısı deniyordu.

Sümerlerin dili Asya kökenlidir. Bu nedenle Sümer dilinde Türkçe'ye benzerlik gösteren bir çok kelime bulunur. Sümer edebiyatı ilahiler ve destanlardan oluşur. Dünyaca tanınmış Sümer destanları şunlardır; Gılgamış, Tufan ve Yaradılış Destanları.
Gılgamış: Gılgamış isimli bir dev kralın ölüme çare bulmak için bütün dünyayı dolaşması anlatılır.
Tufan:   Bildiğimiz Nuhun Gemisi, bu efsanenin günümüze kadar devam etmiş şeklidir. Dünyanın sularla kaplanmasını anlatır.
Yaradılış: Büyük tanrıların dünyayı ve diğer tanrıları nasıl yarattığı anlatılır.

F) SOSYAL VE EKONOMÝK HAYAT:  Mezopotamya'da halk Soylular, Hürler ve Köleler olmak üzere üç sınıfa ayrılıyordu. Soylular sınıfı toprak sahibi zengin devlet adamlarından oluşuyordu. Kral ve rahiplerde bu sınıfa dahildi. Hürler sınıfı; askerler, tüccarlar, köylüler ve zanaatkarlardan oluşuyordu. Bunlar serbestçe her istediklerini yapabilir, mal-mülk sahibi olabilirlerdi. Köleler sınıfının ise savaşlarda esir alınan kişiler oluştururdu. Bunlar her işte çalıştırılır, mal gibi alınıp satılabilirdi.
   
Mezopotamya ekonomisinin temelini tarım ve ticaret oluştururdu. Sümerler bu bölgeye geldiklerinde bataklıkları kurutmuşlar, sulama kanalları açmışlar ve tarımı geliştirmişlerdir Bu da Sümerlerin ileri bir teknolojiye sahip olduğunu gösterir. Ayrıca Mezopotamya Ön Asya uygarlıklarının merkezinde bulunduğu ve çevresindeki kültürlere oranla daha ileri olduğu için Anadolu, Mısır ve Hindistan'la ticaret yapmıştır.

G) BÝLÝM VE SANAT:
•   Ay yılına dayalı takvimi bulmuşlardır. Ay ve Güneş tutulmasını hesaplamış, Burçları bulmuşlardır.
•   Dairenin iç açıları toplamını 360° olarak kabul ediyor,İkinci ve üçüncü derece denklemleri çözebiliyorlardı.
•   Yazıyı icat etmişlerdir.
•   Bir yılı 12 ay, bir haftayı 7 gün, bir günü 24 saat olarak kabul etmişlerdir.

Sümerlerin Astronomi alanındaki gelişmeleri onların dini inançlarıyla ilişkilidir. Mısırlılarda Mumyacılık nasıl tıbbın gelişmesine imkan sunmuşsa Sümerlerde de insan kaderinin yıldızlarda yazılı olduğu inancı onların gökyüzündeki hareketleri ve nesneleri incelemelerine, dolayısıyla Astronominin (gökbilim) gelişmesine neden olmuştur. Ziggurat denilen tapınakların da bu gelişmede önemli bir yeri vardır. Bu tapınakların son katı gözlemevi (rasathane) olarak kullanı1ırdı.

Sümer mimarisinde de diğer uygarlıklarda olduğu gibi tapınaklar ve saraylar önemli bir yer kaplar. Ancak Mezopotamya mimari eserleri, bunların yapımında kerpiç tuğlalar kullanıldığı için bugüne kadar ulaşmamıştır.
.