SÖZLÜK A
: Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz.
: Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren, va-tandaşların kamu haklarını bildiren temel yasa.
: Anlaşma, uyuşma, mutabakat.
: İki veya daha fazla devlet arasında saldırmazlık, uzlaşma,
ittifak gibi konulan kapsayan belge. : Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere adına savaşan
Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerler. : Eskiden kullanılan, yaklaşık 68 cm'ye eşit olan uzunluk
ölçüsü birimi.
: Eskiden toprak ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi. : Gelecek. : Büyüklük.
: Bir işi başarmadaki kararlılık, bir işi başarma isteği. B
: Osmanlı İmparatorluğu'nda deniz bakanı. : 1. Kurucu (kimse). 2. Yapan, kuran (kimse). : Anlaşılır.
: 1. Resmî bir makam, kurum veya bir topluluk tarafından herhangi bir durumu ilgililere duyurmak için yazılan ya¬zı. 2. Bilimsel bir konu üzerine yazılan açıklama.
: Ortak çıkarları gereği bir araya gelen devletlerin oluştur¬duğu birlik.
c-ç
: Dernek, topluluk, toplum. : Din uğruna yapılan savaş. : Çağa uygun olan, aynı çağda yaşayan.
D
: Osmanlı İmparatorluğu'nda iç işleri bakanı. : Sapınç, sapkınlık, doğru yoldan ayrılmak. : Osmanlı İmparatorluğu'nda üniversiteye verilen isim.
gazı
genelge
halâs hadim
harbiye nazırı hegemonya
himaye hiyerarşi hurafe hülasa
: Düşmanla savaşmış kimse. Savaşlarda olağanüstü kahra-manlıklar gösteren komutan veya şehirlere verilen onur unvanı.
: Tamim. Kanun ve yönetmenliklerin uygulanmasında yol göstermek ve herhangi bir konuyu aydınlatmak amacıyla yayımlanan belge.
H
: Kurtulma, kurtuluş. : Hizmet eden, hizmet edici, yarayan. : Osmanlı İmparatorluğu'nda millî savunma bakanı. : Bir devletin başka bir devlet üzerinde siyasal üstünlük kur-ması.
: Koruma, gözetme.
: Makam sırası, basamak, derece düzeni.
: Dinî bilgiler ve kaideler arasına karışmış yanlış inanç.
: 1. Özet. 2. Öz. 3. Kısacası.
ıslahat
içtimai idadi
ideal
ifa
ihlal
ihtilal
ihtiram
ilelebet
ilhak
imtiyaz
inisiyatif
irfan
I - I - J
Reform, ıslah. Daha iyi duruma getirmek için yapılan de¬ğişiklik, düzeltme veya iyileştirme. Toplumla ilgili, toplumsal, sosyal.
Osmanlı İmparatorluğu'nda lise derecesindeki okullara ve¬rilen ad.
Bir ülkü, bir düşünce. Yalnız düşüncede var olan. Bütün üstünlükleri kendinde toplayan, mükemmel. 1. Bir işi yapma, yerine getirme. 2. Ödeme. Zarar verme, bozma.
1. Bir devletin siyasi, sosyal ve iktisadi yapısını veya yö-netim düzenini değiştirmek amacıyla hukuk koşullarına ve kanunlarına uymaksızın cebir ve kuvvet kullanarak yapı¬lan geniş halk hareketi, devrim. 2. Köklü değişim. Saygı.
Sonsuza değin, sürgit.
Katma, bağlama, ekleme. Egemenlik altına alma. Ayrıcalık.
1. Öncelik, üstünlük. 2. Gerekli kararları almayı bilen ki-şinin niteliği.
Bilme, anlama, sezme, kültür.