Devrim nedir.Devremin tanımı

Başlatan Sosyal Bilgiler1, Ağustos 07, 2008, 02:21:18 ÖS

« önceki - sonraki »

Sosyal Bilgiler1


  3) Devrim

  Türkçedeki özleştirme akımının ürettiği terimlerden biri olan --devrim--
yalnız siyasal anlamda düşünüldüğü zaman --ihtilal-- karşılığı, toplumsal,
ekonomik ve siyasal bağlamda kullanıldığı zaman da, eski günlerdeki
kullanılışı ile --inkılap-- karşılığıdır (--Devrim-- sözcüğü ile hem ihtilal hem
de inkılap terimlerinin karşılanması için ve bunun Atatürk ile ilişkisi için
bkz. Berkes, 1982:133-151.).

  Biz bu çalışmada --devrim-- terimini hem --ihtilal--, hem de --inkılap-- anlamında
kullanacağız. Bu çerçeve içinde terimi bir kez daha tanımlarsak şöyle bir
sonuca ulaşırız: Siyasal anlamda --devrim--, iktidarın kökeninde deyişme
yaratan bir olaydır. Örneğin Fransız devrimi, siyasal iktidarın kökenini
tanrıdan ve gelenekten alıp, o dönemin ilerici sınıfı olan burjuvaziye ve
kentli halka vermiştir. Aynı biçimde Türk devriminde de, Atatürk,
dinsel-geleneksel kökenli iktidarı, (o dönem için kuramsal planda da kalsa),
ulusa ya da halka dayalı, laik bir niteliğe dayamıştır.

 İktidarın kökeninde, yani dayandığı güçlerde (inançlar ya da sınıflar,
ilişkiler) değişiklik yapmayan siyasal olaylar, bu anlamda devrim değildir.
--Hükümet değişikliği--, --hükümet darbesi--, --isyan--, --iç savaş-- gibi farklı
nitelikte olan olayların --devrim-- olayı ile karıştırılmaması gerekir.
Demokratik yolla yapılan bütün değişiklikler, aynı kökene, halk kökenine
dayandığı için --devrim-- diye nitelenemez. Fakat demokrasinin başlaması bir
devrimdir. Örneğin, bizde 1950 seçimleriyle, Demokrat Parti'nin iktidara
gelmesi ulus egemenliğini ve demokrasiyi kuramdan uygulamaya aktardığı için,
uygulama açısından bir devrim olarak düşünülebilir.

  Öte yandan, bir grubu siyasal iktidardan uzaklaştırıp, başka bir grubu
ihtidara getiren --hükümet darbesi--, siyasal iktidarın kökeninde değişiklik
yapmadığı takdirde, --devrim-- olarak nitelenemez. Ancak, siyasal iktidarın
dayandığı güçlerde değişiklik sonucunu doğuran --hükümet darbeleri--, --devrim--
diye nitelenebilirler. Bu açıdan, düşünüldüğündeİttihatçıların --Bab-ı Ali
baskını-- devrim olmaktan uzak bir --hükümet darbesi--dir. Çünkü, sonuç olarak
yalnız Kamil Paşa hükümetinin yerine, Mahmut Şevket Paşa hükümeti geliyor ve
parti olarakİttihatçıların etkisi artıyordu. Oysa; gerek padişah, gerek
meşrutiyet 1908'deki niteliği ile varlığını sürdürüyordu.

  Yine bu çerçeve içinde düşünüldüğünde, 1908 yılındaİttihatçıların
Makedonya dağlarına çekilmesi ve Abdülhamid'i Meclis'i toplantıya çağırmaya
zorlaması, siyasal anlamda --devrim--dir. Çünkü, rafa kaldırılmış olan
Anayasa'yı yeniden yaşama geçirerek, Padişah'ın kayıtsız koşulsuz kullandığı
dinsel-geleneksel otoriteye, o dönemin etkin gücü --bürokrasi--yi ortak etmişti.
Belki çok kapsamlı değildi ama, hiç kuşkusuz bir --devrim--di 1908 eylemi.
Üstelik de sonuçları bakımından daha geniş kapsamlı devrimlere de yol açmıştı.

  Aynı biçimde 27 Mayıs 1960 --hükümet darbesi-- de sonunda siyasal bir
--devrim--e dönüştü. Çünkü, siyasal iktidara, halkın seçtiği Meclis'in yanında
yargısal ve bürokratik ortaklar getirdi. Böylece bir anlamda siyasal
iktidarın dayandığı güçlerin niteliğinde değişiklik yaptı.

  --Devrim-- teriminin siyasal alan dışında da anlamı olduğunu daha önce
belirtmiştik. Ekonomik ve toplumsal anlamda devrim, ekonomik ve toplumsal
ilişkilerde temel değişiklikler yapan bir olaydır.

  Bilindiği gibi, toplum, bir dizi --düzenlenmiş ilişkiler--den oluşur. Toprak
ağası-köylü, işçi-patron, anne, baba-evlat, öğretmen-öğrenci ilişkileri gibi.
Ýşte düzenlenmiş olan bu ilişkilerin tümü --toplumsal yapı--yı oluşturur.
Yukarıdaki tanıma yakından bakarsak, toplumsal ve ekonomik anlamdaki devrimin,
toplumsal-ekonomik yapıyı etkileyen bir olay olarak ortaya çıktığını görürüz.

  Çağdaş toplumbilimin sınıf, değişme, örgüt, kurum gibi tüm kavramları
--ilişkiler-- içinde düşündüğü ve bu ilişkileri bir --yapı-- çerçevesinde ele
aldığı düşünülürse, (Tiryakian, 1970:112-145; Bottomore, 1970:146; Kongar,
1979:33-34) devrim, siyasal toplumsal, ekonomik ilişkiler düzeninde hızlı
değişmeye yol açan olaydır demek yanlış sayılmaz (Burada bir yaklaşım olarak
--yapısalcılık--ı değil, toplumsal degişmenin ancak --yapıdaki değişmeler--
biçiminde algılanabileceği düşüncesini aktarmak isteğimi özellikle belirtmek
isterim. E.K.).

  Devrim ile öteki değişmeleri birbirinden ayıran fark aslında kapsam ve hız
ayrımıdır. Her toplumun her an değişme içinde olduğu anımsanırsa, --devrim--
olayını yalnız --değişme-- kavramına bağlamak anlamsızlaşır. Çünkü o zaman,
her toplum her an --devrim-- yaşıyor demektir. Oysa, her toplumda her an devrim
olmaz.

  Şimdi --devrim-- kavramının üç ögesi ortaya çıkmış olmaktadır. Bunlar sırası
ile, --yapı değişmesi--, --bu değişmenin alışılagelmişten hızlı olması-- ve yine
--bu değişmenin alışılagelmişten kapsamlı olmasıdır--. --Alışılagelmiş-- terimini
öznel bir kavram olarak değil, --tarihsel süreç içinde-- ve --belli bir toplum
bağlamı--nda nesnel bir açıdan alıyorum.

  Sonuç olarak, Türk Devrimi'ni, Türkiye'nin siyasal, toplumsal ve ekonomik
yapısında (yani, ilişkilerinde) hızlı ve kapsamlı bir değişme yaratma olayı
olarak gördüğümüzü ve Atatürk'ün eylemini bu bağlam içinde inceleyip
irdelemeye çalışacağımızı belirtelim.
.